2024 Amerika -2-
Afroamerikalılar
“Afroamerikalı” terimi genellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde köleleştirilen Afrikalıların torunlarını ifade eder. 16. yüzyılda Batı ve Orta Afrika’dan gelen Afrikalıların, Avrupalı köle tüccarlarına satılması ve Atlantik üzerinden Batı Yarımküre’ye taşınmasıyla Afroamerikan tarihi başladı. Amerika’da Avrupalı sömürgecilere köle olarak satıldılar ve özellikle güney kolonilerindeki plantasyonlarda çalıştırıldılar. Çok az bir kısmı köle olmaktan kurtularak ya da kaçarak özgürlüklerine kavuşabildi ve Amerikan Devrimi öncesinde ve sırasında bağımsız topluluklar kurdular. Amerika Birleşik Devletleri’nin 1783’te kurulmasından sonra, Siyahların çoğu köleleştirilmeye devam edildi ve en yoğun olarak Güney Amerika’da olmak üzere, dört milyon köle ancak 1865’te İç Savaş sırasında ve sonunda özgürlüğüne kavuştu. Yeniden yapılanma sırasında vatandaşlık ve yetişkin erkeklere oy kullanma hakkı kazandılar; ama beyaz üstünlüğünün yaygın politikası ve ideolojisi nedeniyle, büyük ölçüde ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüler ve kendilerini Güney’de kısa sürede haklarından mahrum bırakılmış buldular. Bu koşullar, Amerika Birleşik Devletleri’nin askeri çatışmalarına katılım, Güney’den önemli ölçüde göç, yasal ırk ayrımcılığının ortadan kaldırılması ve siyasi ve sosyal özgürlük arayan sivil haklar hareketi nedeniyle değişti. Bilhassa Atlanta’da özgürlük hareketinin simge lideri olan Marthin Luther King’in çalışmalarıyla ırkçılık resmen kaldırılsa da Afrikalı Amerikalılara karşı ırkçılık 21. yüzyılda da bir sorun olmaya devam etmektedir. 2008 yılında Barak Obama, Amerika Birleşik Devletleri’ne başkan seçilen ilk ve şimdiye kadar da tek Afrikalı Amerikalı oldu. Günümüzde Afrikalı Amerikalılar, Beyaz Amerikalılar ile Hispanik ve Latino Amerikalılardan sonra ABD’deki en büyük üçüncü ırksal etnik grubu oluşturmaktadır.” (Vikipedya)
Boston’da Afroamerikalıların en yoğun olarak bulunduğunu bu gezimde gözlemledim. Birçoğu tamamen esmer, bazısı melez, bazıları da çikolata denilen cilt renginde Boston’un her tarafında varlar.
17 eyaletin İngilizlere karşı Fransız desteği ile başlattıkları özgürlük hareketi sonunda resmen kurulan Amerika Bileşik Devletleri’nde günümüzde 50 federe eyalet vardır. Daha önceki New York gezimde Özgürlük Heykelinin Fransız bir mühendis tarafından tasarlandığını ve heykelin elindeki bağımsızlık bildirisinin Fransızlar tarafından verildiğini daha önce görmüş öğrenmiştim. İşin garip olanı şu ki halen ABD topraklarında Avrupa, Afrika, Asya kökenliler kendi dilleri ile her yerde var olmalarına rağmen sadece %30 İngilizce konuşan Beyaz Amerikalılar siyasi arenada Amerika’nın yöneticileri durumundalar.
İkinci ABD Gezimde Atlanta’da Martin Luther King’in yaşadığı yeri, müze evinde ırkçılığa karşı faaliyetlerini yansıtan ve 1964 Yurttaş Hakları Yasası ilgili çalışmalarını görmüştüm. Hıristiyan olan Martin Luther King siyahların beyazlarla eşitliği ve barış için çalışmaları esnasında bir suikastta ölürken, bir Müslüman Afroamerikalı olan ve çalışmalarını adalet için yaparak, ırkçılık sorununu Birleşmiş Milletler üzerinden çözmeye çalışan Malcom X (Malik El Şahbaz) aynı şekilde bir suikastla öldürülmüştü.
ABD’deki Müslüman toplumun öncülerinden ve New York Takva Camii imamı olan ve bilhassa uyuşturucuyla mücadelesi ile ABD polisi tarafından övgü alan İmam Siraj Wahhaj, Malcom X’in bir tarafta özgürlük ve adalet diye konuşan öte yandan eski köleleri olan kendi vatandaşlarına adaletsizlik yapan Amerika’nın ikiyüzlülüğünü uluslar arası toplumun önüne sermek istediğini belirtirken Amerika bugün benzer senaryoyu ortadoğuda, Filistin’de oynamakta olduğunu göstermeye devam ediyor.
İnsanlığın hala eşitlik ve özgürlük mücadelesi verdiği çağımızda İslam peygamberi Hz. Muhammet’in 1400 küsur yıl önce insanlığa yaptığı; “Bütün insanlar Âdem’den gelmiş, Âdem de topraktan yaratılmıştır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap’a, beyazın siyaha, siyahın da beyaza hiçbir üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük ancak takvâ iledir.” hitabı yeniden anlaşılmalı değil midir?
Devam edecek…