İstiklal Marşı’nın kabulünün 94. yıl dönümü Gerede’de İmam Hatip Lisesi M. Ziya Kahraman Konferans Salonu’nda düzenlenen törenle kutlandı.
Törene Gerede Kaymakamı Arslan Yurt, Milli Eğitim Müdürü Mustafa Camcı, Gerede Meslek Yüksek Okulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Nurettin Akçakale, daire ve okul müdürleri, öğretmenler ve öğrenciler katıldı. Program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Mehmet Akif Ersoy’un hayatını anlatan sinevizyon gösterisiyle başladı. Daha sonra İstiklal Marşı’nın kabulü ve Mehmet Akif Ersoy‘u Anma Günü etkinlikleri kapsamında Gerede İmam Hatip Lisesi öğrencileri şiirler okuyup tiyatro oynadı.
Etkinliklerin ardından Tarihçi Araştırmacı Yazar Mustafa Turan, Çanakkale Zaferi’nin 100. yılını, Mili Marşı’mızın Millet Meclisi’nde kabul edilişinin 94. yılını kutladıklarını bu vesileyle tüm cephelerde şehit düşen askerlerimizi rahmetle andığını söyleyerek sözlerine başladı.
İstiklal Marşı’mızın yazarını rahmetle andığını belirterek sözlerine başlayan Turan, ‘’Milletler zaferleriyle yücelirler kahramanlarıyla yükselirler. Zaferleri ve kahramanları olmayan milletlerin tarihleri sığ bir göl gibidir. Biz zaferlerimizi anlatmakla ne de kahramanlarımızı saymakla bitirebiliriz. Zafer sadece savaş meydanlarına mahsus bir kavram değildir. Her alanda zafer vardır. Uçmak kuşun, koşmak atın zaferidir. İstiklal Marşı yazmak M. Akif’in en büyük zaferidir. O marş bir daha yazılamaz’’ dedi.
Zaferlerin kahramanlar ile birlikte sıradanlar gibi geçit yaptığını söyleyen Turan şöyle devam etti: ‘’BilgeHan ve Kültigin Han’dan bahsetsek 1071 yılında Sultan Alparslan’ın kükreyişini duyar gibi oluruz, Miryekefelon’da 1. Kılıçarslan’dan bahsetsek Osmanlı’nın kurucusu Osman Gazi’nin misafir kaldığı oda da Kur’anı Kerim görünce sabaha kadar ona duyduğu edepten dolayı ayaklarını uzatıp yatmadığına şahit oluruz, Varna’da 2. Murat’dan bahsetsek bembeyaz atına binmiş Topkapı surlarından içeri girmiş Fatih Sultan Muhammed Hanı adeta müşahade eder gibi oluruz, Plevne önlerinde Gazi Osman Paşa’dan bahsetsek ‘’Hattı müdafa yoktur, sathı bütün bir vatandır’ vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla sulanmadıkça diyen Sakarya boylarında süzülen Gazi Mustafa Kemal’i müşahade eder gibi oluruz” dedi.
Tarihçi Araştırmacı Yazar Mustafa Turan, 1920 yılında 20 milyon metrekare topraktan sadece Anadolu’nun kaldığını belirterek, ‘’O yıllarda düşman dört bir taraftan sarmış. Bizi geldiğimiz yere Orta Asya’ya göndermek istiyor. Hoş orada bizi davul zurna ile karşılayacak olan yok. O halde Anadolu’yu ne pahasına olursa olsun savunmak zorundayız’’ diye konuştu
Tarihçi Araştırmacı Yazar Mustafa Turan, ‘’1920’lerde Anadolu’nun dört bir taraftan işgal edilmenin eşiğinde köylerimizde eli silah tutan erkek yok, hepsi cepheye gitmiş. Köylerimizde savaşlarda kollarını kaybetmiş çolaklarımız, bir gözünü kaybetmiş körlerimiz, bağrı yanık analarımız, dul bacılarımız boynu bükük, öksük ve yetimleri olan perişan bir Anadolu vardı’’ diyerek şöyle konuştu: “Ozan o zamanlar şöyle sesleniyor. ‘7 yaşındaki kız çocuğu hamur doğurdu, 70’lik anam cephe için çocuk doğurdu. Bu kadar zor bir durumda Anadolu, askerimizin moral ve motivasyonunu yükseltmek için bir İstiklal Marşı yazma gündeme gelmiştir. M. Akif yarışmaya ödül konduğu için katılmamış milletin hislerini parayla yazamam diye. Mehmet Akif Ersoy adam gibi adamdır. Özü sözü bir, aruzun Mimar Sinan’ıdır. Ahlaklı edepli biridir. İnsanımızın içinden çıkan insanımızın hislerinin tercümanı olan bir sanat adamıdır. İnandığı gibi yaşar ve yazardı. Hamdullah Suphi Tanrıöver, Akif’i ikna ediyor ve yazıyor. Ankara Tacettin Dergâhı’nda tamamlıyor. Mecliste 1921 yılında 3 defa arka arkaya okunuyor. Meclisin tavanı çökecek kadar alkış ve heyecan kopuyor. Akif utancından başını öne eğmiş mütevazi bir şekilde dinliyor. Ödül hayır kurumuna veriliyor. Bu marş benim değil, milletimindir. Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın” geleceğimizin teminatı için Akif gibi değerlerin kıymetini bilmesi gerektiğini söyleyen Araştırmacı Tarihçi Turan, ‘’Tarihi bilmeyen milletlerin coğrafyasını düşmanları çizer. O bakımından tarihimizi medeniyetimizi tarihimizi, zaferlerimizi kahramanlarımızı çok iyi bilmek tanımak tanıtmak zorundayız’’ düşüncesine yer vererek sözlerine son verdi.