Hafif çiseleyerek yağan yağmur toprağın derinliklerine iner tohumları uyarır başakları doldurur. Çocukluğumuzun en güzel eğlencelerinden de biriydi.
Yağmur için “Göde göde göl olsun, yağmur yağsın bol olsun” diye ev ev dolaşır, aldığımız ekmek, yumurta, soğan, peyniri çocuksu sevincimize katık ederdik. Tabi bazen yağmur çok yağdığı için kızıp bizi “Gidin buradan görmüyor musunuz her yer göl oldu” diye kovalayanlar da olurdu.
Çocuktuk işte.
İçimizdeki çocuğu unutmamamız temennisiyle yazıyorum.
Çünkü çocukken saftık, temizdik, kalbimiz kötülükleri tanımamıştı. Dünyayı tanırken her şeyi güzel bir oyun olarak görüyorduk.
Zamanla dünya değişti. Kötülükleri görmeye, yaşamaya başladık.
Haksızlıklar, karalamalar, dedikodular, çıkar savaşları, inanç savaşları, toprak savaşları ve bunların ortasında savunmasız bir çocuk, ama her şeye rağmen hayattan zevk alan, iyiliklerle mutlu olmaya çalışan, kocaman bir yüreği olan çocuğun kalbi varlığını ısrarla sürdürüyor.
Kalbinizin bir köşesinde hala var olan çocuklukluğunuzu kaybetmemeniz, kalbinizin iyilikler için çalışmaya devam etmesi dileği ile…