Geçtiğimiz günlerde kendi imzamı attığım, “Köylü vatandaşı hüngür hüngür ağlattılar” başlıklı bir haberim hem kalem tuttuğum gazetemde hem de çeşitli ulusal ajanslar ve gazetelerde yayınlandı. Allah razı olsun onlardan…
İnanın gazetecilik yaşamım boyunca dürüst oldum ve bu dakikadan sonra da değişecek değilim. Beni tanıyan tanıyordur, kendimi de anlatmama gerek yok diye düşünüyorum. “Haberi sahte çıktı” gibi terimler kullanarak gazeteciliğime leke sürdürmeye çalışan yada çalıştığını zannedenlere bir çift cevabım var tabi anlarsa…
Bugüne dek haklı, garip, garibandan yana duruşumdan hiç ödün vermedim, kimsenin onuruna dokunacak bir tek kelam gazete sayfalarına dökmedim. Yaşlı nineme sahte para vermişler yazdım, “sahte para benim üç kuruş kazanıp evine ekmek götürecek garip esnafımın canını sıkmasın” diye düşündüm, uyardım. Burada bir sahtekarlık yoktur. Burada gazeteciliğin hakkını vermek vardır! “Haberi sahte çıktı” şeklinde terimler kullanan arkadaş: sen milletin değiştirdiği arabaları, gelmeyen emniyet müdürlerini vs… yazadur, ben halkın hakkını savunmaya, ağlayan ninemin gözyaşlarına ortak olmaya, soyulan esnafın derdine derman olmaya devam edeceğim.
Sayın Gerede halkı siz verin hükmü, başkaları vermesin, çünkü bu gazete sizin! Nerede görülmüş 150 metre ötesini göremeyenin 300 metre ötesini görmesi… Fazla söze de gerek yok diyorum ama yine de eğer hırsız yada hırsızlar bırakın şehrin göbeğini yatak odasına kadar giriyorsa yaşadığınız şehirde, vay halimize demeden geçemiyorum.
Sağlıcakla kalın…