Bugün Yavru Vatan Kıbrıs üzerine konuşacağız. Çünkü KKTC nin doğuşuna vesile olan 20 temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtının yıldönümü olduğu için. 20 Temmuz’da Kıbrıslı soydaşlarımızın, Kıbrıs Türk’ünün gözyaşı sona erdi. Sevinç günleri başladı. Kıbrıs Türk’ü 20 Temmuz’u artık Zafer ve Özgürlük bayramı olarak kutluyor.
Kıbrıs, tabii yapısı ile, Türkiye’ye yakınlığı ile, adadaki soydaşlarımız ile, Türk’e yakışan, Kıbrıs. Tarihi ile, minareleri ile, medreseleri ile, çeşmeleri ile, kaleleri ile, kervansarayları ile, Türk ve Müslüman Kıbrıs.
Padişah II.Selim buyurdu: “Kıbrıs alına”. Lala Mustafa Paşa, Donanma-ı Hümayun ile Doğu Akdeniz’in güvenliği için ve Venedikli korsanların Türk deniz ticaretine verdikleri zararları önlemek için Kıbrıs’a gitti ve 01 Temmuz 1570’de kuşattı. Tam bir yıl bir ay uğraştı. Bir yıl bir ay sonra 01 Ağustos 1571’de Kıbrıs fethedildi. Ve Kıbrıs’ta Türk egemenliği 1878 yılına kadar tam 308 yıl kesintisiz sürdü. Osmanlı Devleti’nin Rusya ile savaşını fırsat bilen kurnaz İngiltere, Kıbrıs’a geçici kaydıyla sahiplenir. Ancak 1914 yılında I. Dünya Savaşı’nda karşı taraflarda yer alındığından, hasım İngiltere, Kıbrıs’a tamamen el koyar. Adada sömürge statüsü uygular. Adada yaşayan Türkler, sıkıntı çekmeye, gözyaşı dökmeye başlar. Çünkü İngiliz Makedonya yarımadasından, Ortodoks Rumları yerleştirir adaya. Hatırı sayılır sayıya ulaştıklarında Rumlar, sahipleri İngiliz’e isyan ederler, sonra da Türkleri katletmeye başlarlar. Makedonya yarımadasındaki Yunanlılar, Etniki Eterya Cemiyetini kurarak, zaten Osmanlı’ya isyan etmişler, 1856 yılında da bağımsızlıklarını kazanmışlardı. O tarihten itibaren Megola İdea hayaline kapılır, Yunanlı. Büyük hayaller peşindedir. Güya Büyük Yunanistan’ı kuracaktır. Enosis’te bu hayalin bir parçasıdır. Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak demektir, bu hayalin anlamı. Bu hayalin gerçekleşmesi için de EOKA isimli tedhiş örgütünü kurarlar. Önce İngilizlere sonra asıl hasmı Türklere saldırmaya başlarlar.
Anadolu Türk’ü I. Dünya Savaşından yenik sayılarak çıkmış, Anavatan, Anadolu’da işgale uğramıştı. Canavarların dişinden vatanımızı kurtarmak için uğraştık. Milli Mücadeleyi gerçekleştirmiştik. Uzun müddet yaralarımızı sarmak için uğraşırken, Kıbrıs’la ilgilenemedik, ta ki 16 Ocak 1950’ye kadar. İstanbul’da düzenlenen büyük bir gösteri ile Türk Milleti, Kıbrıs’la ilgilendiğini ilk kez Dünya kamuoyuna açıklamış oldu. Birleşmiş Milletlerin de araya girmesi ile Türkiye-İngiltere-Yunanistan arasında düzenlenen konferanslarda Kıbrıs sorununa çözümler arandı. Nihayet 19 Ocak 1959 Paris, 06 Şubat 1959 Zürih, 17 Şubat 1959 Londra Antlaşmaları ile Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmasına karar verildi. 15 Ağustos 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti ilân edildi.
Ancak nihaî çözüme yine ulaşılamadı. Çünkü Rumlar ENOSİS düşüncesini terk etmemişti. Bu düşünce Rumlar tarafından sürekli canlı tutulup yaşatıldı. EOKA tedhiş örgütü, sürekli azınlık olarak gördüğü Türkleri, Cumhuriyetin ortağı olarak kabullenemediler, hedefleri iki yolla -Türkleri katlederek yok etmek, ya da yıldırarak adayı terk etmeye mecbur etmek- Türklerden kurtulmaktı. Zeytinlik, Larnaka, Tatlısu, Geçitkale, Boğaziçi’nde, EOKA’nın saldırılarına büyük bir cesaret ve metanetle karşı koydular. Bu mücadele için organize oldular ve Türk Mukavemet Teşkilatını kurdular. Bu mücadelede yüzlerce şehit verdiler. Bu durumda Türkiye Cumhuriyeti garantör ülke hüviyeti ile adaya uçaklarını göndererek Rum mevzilerine bomba yağdırdı. Rumlar sıkıyı görünce durmak zorunda kaldılar. Huylu huyundan vazgeçmedi ve bir süre sonra, Rum lideri Makarios, garanti antlaşmasını bozdu, saldırıları yeniden başlattı. Birleşmiş Milletler Kıbrıs’a Barış Gücü göndererek çatışmaları durdurmaya çalıştı. Kıbrıs’ta sular bir türlü durulmadı, ta ki 1974’e kadar. Dahası 1974’de bir Yunan Generali Nikos Sampson, Makarios’u da devirdi. Bir oldu bitti ile Kıbrıs’ın Helen toprağı olduğu ilân edildi. Böylece akıllarınca ENOSİS gerçekleşiyordu. İzin verilemezdi, bu oldu bittiye, Nikos Sampson, darbeyi gerçekleştirdikten itibaren önce Makarios taraftarlarını bertaraf etti. Sonrada Türklere karşı plânladığı jenositi gerçekleştirmeye kalkıştığı sırada tarihler 20 Temmuz 1974 idi. Türk Silâhlı Kuvvetleri, Kıbrıs’a çıktı. Zulüm bitmişti. Kıbrıs Türk’ünün hüzün gözyaşı dinmiş, sevinç gözyaşı başlamıştı.
Barış Harekâtının hukukiliği ve meşruluğu Uluslararası anlaşmalar çerçevesinde kabul görmüş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmuştur. Birleşmiş Milletlerin ve Avrupa’nın ısrarına rağmen birlikte yaşamayı hazmedemeyen, kabullenmeyen Rumlara güvenilmediği sürece Rumlar hayallerinden vazgeçmediği sürece bu böyle devam edecek. KKTC Cumhurbaşkanı Rahmetli Rauf DENKTAŞ, bu konuda bakın ne demişti: “Bize KKTC’ni Rumlar kurdurdu. Rumların geçimsizliği devam ettiği sürece biz KKTC olarak yaşamaya devam edeceğiz.” Aslında iki toplumlu Kıbrıs, iki ayrı devlet adadaki en adil sosyal ve politik çözüme ulaşmış olmasına rağmen, ENOSİS hayalleri peşinde koşan Yunanistan sebebiyle Kıbrıs’ta huzur ve istikrar sağlanamıyor. Bu arada Haçlı zihniyeti sebebiyle batınında Yunanistan’a verdiği güç ve destek devam ettiği sürece yine istikrar sağlanamayacak.
Bize göre Kıbrıs sorunu çoktan çözüldü. Adada fiilen iki toplum, iki devlet, iki başkan, iki anayasa ve bir de sınır var. Bundan geriye dönülmesi artık mümkün değil. Bu gerçekten hareketle başlatılacak görüşmelerin kısa zamanda mutlu sona ulaşması mümkün. Yine şurası unutulmamalı ki, Kıbrıs bizim canımız. Kıbrıs Türkiye’nin güvenliği için bir sabit uçak gemisi, Kıbrıs hiçbir zaman bir Rodos, bir Girit olmayacak. Türkiye Cumhuriyeti olduğu sürece, kararlı Türk Ordusu olduğu sürece, kartal bakışlı Türk Pilotları olduğu sürece…
Sen şahinisin, kartalısın,
Minarelerin, kubbelerin.
Onlarsa çiyanlarıdır, izbelerin.
Ey! Şanlı Pilot, bittiyse eğer, roketlerin,
Kendin roket ol, in beynine, kahpelerin.
Cengiz TOPEL
Şehit pilot-1967