Dile kolay işte yine bir Ramazan ayı daha uçtu gitti ömrümüzden. Rüya gibi, göz açıp kapayıncaya kadar, ılık bir bahar rüzgârı gibi. Yeni karşılamıştık, şimdi ise uğurluyoruz. Ömür de böyle. Önemli olan hoş sadâ. Feyz ve bereketlerle, afv ve mağfiretlerle, süslenmiş, sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın, toplum hayatında yoğunluk kazandığı, onbir ayın sultanı üç ayların zirvesi Ramazan-ı Şerif, manevi ikliminin bıraktığı güzelliklerle bizleri terk ediyor. Kadir gecesini karşılamış ve kutlamıştık. Şimdi de Bayramı karşılayacağız ve kutlayacağız. Yine bir Bayram gözüktü.
Kandil gecelerinde ve bayram günlerinde, güzel yurdumuzun her tarafında coşkulu bir heyecan yaşanır. Türlü türlü zorluk ve sıkıntıların bunalttığı insanımız için mübarek gün ve geceler, huzur ve saadet bahşeden, önemli zaman dilimleridir. Orucu, Kur’anı, teravihi, hayır ve hasenatı ve sair iyilikleri ile Ramazan ayının ve bayram günlerinin şimdiden aziz milletimize, tüm İslam alemine uzaktan yakından Gerede’mize gelen tüm misafirlerimize ve aziz Geredelilere, siz aziz okuyucularıma hayırlar getirmesini, sevgiye, kardeşliğe, birliğe, dayanışmaya vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum. Şimdiden Ramazan Bayramınız mübarek olsun.
Kandil ve Bayram. Önce Kadir gecesini idrak ettik. Cenab-ı Hakk’ın buyruğu gereği bin aydan daha hayırlı saydık. O şuurla ihya ettik, zikirde bulunduk. O dualı ağızlar, O mübarek alınlar secdelere kapandı. İçten, kalpten, gönülden niyazlar, hele bir de kadir gecesi olunca, çevrilmeyeceğine inandık. Bu düşünce ve duygularla, ellerimizi açtık, gözyaşı döktük, af edilmemiz için yalvardık. Ramazan ayını uğurlarken yaklaşan Bayram günleri de, Cenab-ı Hakk’ın biz kullarına kucaklaşma, tebrikleşme, barışma, kırgınlıkları kaldırma, helalleşme ve birbirimizden kırılan kalpleri onarmak için, af dileme günleri olarak tayin etmiş. Cenab-ı Mevla’nın kullarının, bilerek veya bilmeyerek kırılan gönüllerini, tamir günüdür. Bayram günleri, bir mübarek ay boyunca sevabını ve mükafatını, Yüce Mevla’dan istediğimiz günlerin sonunda kırmadan, kırılmadan bayrama kavuşurken, dargınlıkların ortadan kaldırılması, kırgınlıkların yok edilmesi gerekir. Helalleşmek zamanıdır. Kibiri, gururu, kini, hasedi, kıskançlığı, nefsimize gömme zamanıdır. Unutmayalım ki, üç günlük fani alem, ebedi saadetin gerçekleşeceği baki âlemin tarlasıdır. Fani alemde Yüce Mevla’nın kulları ne ekerlerse, baki alemde onunla geçinecekler.
Sözün burasında, bayram günlerinin lezzeti ve letafeti Gerede’de bir başka güzel. O güzel günlerin, bayram günlerinin tadı bir hafta önce başlar Gerede’de. Bayram hazırlığı, bayram temizliği ile her yer, her köşe misafirleri ağırlamak için derlenir, toparlanır, elden geçer. Ve ardından uzaktan yakından gelecek misafirler için ev büyükleri çeşit çeşit tadına doyulmayan bayrama özel ev yemekleri hazırlarlar. Çorbadan tatlıya, çok uzun bir bayram menüsü, her biri tadılması gereken üne sahiptir. Yoğurtlu düğün çorbası, Sütlü çorba, Etli yaprak sarma, zeytinyağlı yaprak sarma, su böreği, üzüm hoşafı, etli kuru fasulye, etli çiçek bamya, mutlaka ev baklavası, kabak tatlısı, dediğim gibi uzun bir menü, buna mutlaka her evin öne çıkan özel yemeği veya tatlısının olduğunu da belirtelim. Niçin bu kadar yoğun ve özel hazırlık? Cevabı gayet basit. Bayram ziyaretini zorunlu hale getirmek için. Yani bu güzel yemekleri tatmak için bayram ziyaretine gitmek gerekiyor. Bayramı en çok bekleyen, özleyen, tadını çıkaran da çocuklar değil mi? Büyükler, kendilerinden önce çocuklarını aldılar götürdüler, çarşı pazara, cici elbiseler, güzel ayakkabılar alındı. Hatta bir çoğu akşamdan başucuna koydu, daha giymeden. Sevinçler, hep aynı, hep ortak, galiba dünde böyle idi, bugünde böyle, inşallah sürüp gider, yarında böyle olur. Sonra yine kapının zili çaldığında, açıldığı zaman bir grup küçük afacan “bayramınız mübarek olsun” diyecekler, el öpecekler. Evdekiler de “el öpenleriniz çok olsun” diyecekler. Bayramlık harçlıklar verilecek, kapıya gelen miniklere, şekerlerin en güzeli, çikolataların en kalitelisi ikram edilecek. Özlenen manzara değil mi? Günümüzün en çok ihtiyaç duyduğu manzara. Bakınız! Toplum, kurallarını koymuş. Küçüğe, büyüklere hürmeti bayramda öğretiyor ve uygulatıyor. Gelecek olan oğul, gelin, kız, damat, torun torba için hediyeler alınır, birbirinden nadide. Küçükler de büyüklere gelirken hazırlarlar, benzer hediyelerden. Sonra herkes vazifesine, evin büyüğü erkekler önde, küçükler ardında Camiye, Bayram namazına gidecekler, dedeler, oğullar, torunlar, saf tutacaklar. Ve bayramın güzelliği, tadı bayram namazıyla başlayacak, eve dönülecek, ev halkıyla bayramlaşılacak, küçükler el öpecek, büyükler de onları yanaklarından öpecek. Bu tadına doyulmaz manzara için uzaktan yakından gurbetten gelindi, geliniyor, gelinecek.
Bekleniyor, yollar, Allah kavuşmayı nasip etsin. Uzun yollar kısalacak hasret bitecek, bayram sevinciyle, kucaklaşılacak.
Bayramın en güzel ve sosyal yönü de ziyaretleşmeler olsa gerek. Özünde sevgi, şefkat, saygı ve hürmet yatıyor. Anneanneler, büyükbabalar, babaanneler, dedeler, evde ziyaretin odağı, bekleyenleri; gezenleri, ziyaret edenleri ise kızlar, damatlar, oğullar, gelinler, torunlar, erkek veya kız kardeşlerdir. Daha sonra amcalara, dayılara, halalara, teyzelere, komşulara, kimsesiz mahalle sakinlerine, fani alemden baki aleme göçen büyükler için mezarlıklara da gidilir, ziyarete. Böylece sosyal bütünleşme, kaynaşma, birlik ve beraberlik, toplumsal uzlaşma sağlanır.
Bu arada akılda tutulması, ziyaret edilmesi gereken yerler var daha. Mesela hastaneler, hastalığına şifa arayanlara geçmiş olsun ziyareti; cezaevlerindeki mahkumlara, pişman olmuş o pişmanlığını gün sayarak bitirmeye çalışanlara da ziyaret; huzurevlerindeki kimsesizleri, gözleri yollarda bekleyen yaşlıları ziyaret; ziyaretlerin en kıymetlisi olsa gerek.
Sözlerimi bağlarken, uzaktan yakından misafir bekleyenlere, Allah kavuştursun diyorum. Misafirlerimize de gelirken ve dönerken hayırlı yolculuklar diliyorum.
Cümlenizin Bayramı mübarek olsun. Her gününüz bayram sevinciyle dolsun.