İSTANBUL (AA) – Aksigorta, 2010-2015 arasında gerçekleştirdiği “Hayata Devam Türkiye” projesinin devamı niteliğindeki “Hayata Devam Türkiye-Deprem Risk Transfer Projesi”ni hayata geçirdi.
Şirketten yapılan açıklamaya göre, proje, risk transferinin neden gerekli olduğu başta olmak üzere, karşı karşıya olunan risklerin işin uzmanlarından öğrenilebileceğini, depreme karşı alınabilecek önlemler konusunda topluma yardımcı olabilecek ve olası risklerin neden bir sigorta kurumuna transfer edilmesi gerektiğini anlatıyor.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Aksigorta Genel Müdürü Uğur Gülen, 6 Şubat'ta gerçekleşen depremlerin manevi etkisinin yanı sıra maddi hasarının da oldukça yıkıcı olduğunu ifade etti.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin etkilediği 11 ilin sigorta durum raporuna göre, bölgede kasko, yangın, DASK ve hayat-ferdi kaza sigortası toplam poliçe sayısının yaklaşık 5,8 milyon adet olduğunu aktaran Gülen, “Bu poliçelerle sektörümüzün 11 ilimize verdiği teminat tutarı ise (DASK hariç) 1,8 trilyon TL'nin üstündedir. Toplam teminatın içinde en yüksek tutar 1,2 trilyon TL ile yangın poliçeleri içinde yer almaktadır. 11 ilimizdeki muallak hasar tutarı yaklaşık 46 milyar TL (DASK hariç) seviyesindedir. Ödenen hasar tutarı ise yaklaşık 8,7 milyar TL (DASK hariç) civarındadır.” bilgisini paylaştı.
Gülen, DASK tarafından da yaklaşık 21 milyar TL hasar ödemesi yapıldığını hatırlatarak, şunları kaydetti:
“Toplam kayıp neredeyse 2 trilyon TL, sigortadan geri aldığımız kısım ise yalnızca 97,3 milyar TL. Oysa bunun tamamı sigortalı olabilirdi. İyi zamanda para tasarrufu yapmak ve zor zamanlar için kaynak ayırmayı bilmeliyiz. Sigorta bunun için en doğru ve en düşük bütçeli araç. Sigorta sektörü olarak bizler kara gün dostuyuz, bugünler için varız. Sigorta sektörümüz yapısı gereği bugünlere çok önceden hazır. Sektörümüz bu depremi de bundan sonra yaşanabilecek afetleri de karşılayacak güç ve teminat yapısına sahip. Yeter ki toplumsal risk bilincine kavuşalım.”
– “Olası İstanbul depremi, milli gelirin yarısına etki edecek”
Türkiye'nin bir “fay hattı ülkesi” olduğunu ifade eden Gülen, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Uzmanlar, İstanbul'da 2030 yılına kadar 7 büyüklüğündeki bir depremin olma olasılığının yüzde 64 olduğunun altını çiziyor. Türkiye'nin sanayi ve finans merkezi olan İstanbul'da yıkıma neden olacak olası bir depremin çevre iller ile birlikte Türkiye'nin milli gelirinin yarısına etki etmesi bekleniyor. Önlem alınmazsa bunun bedelini tüm Türkiye ödeyecek. Yaşanması oldukça muhtemel olan bu büyük depremin, Türkiye'nin en önemli gündem maddelerinden biri olduğu kesin. Hepimizin bugünden önlem alması gerekiyor. İstanbul depremi için kaybedecek zamanımız yok. Türkiye'de 100 metrekare bir ev için, 1 milyon TL inşa bedeli teminatlı bir poliçenin ortalama değeri ayda 200 TL. Diğer deprem ülkeleri afetlerle yaşamayı nasıl öğrendiyse biz de doğaya karşı koymadan onunla birlikte afetlere dirençli kentler kurabilme gücüne sahibiz.”
– Risk Transferi Mekanizması: Hayata Devam Türkiye
Depremin yıkıcı etkisinin “kader” olmaktan çıkması gerektiğini vurgulayan Gülen, depremin bir gerçek, önlem almanın ise kaçınılmaz olduğunun bilinmesi gerektiğini kaydetti.
Gülen, “Bu bilinçle, Aksigorta olarak yeni bir sorumluluk projesine başladığımızı duyurmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Projemizin adı, 'Hayata Devam Türkiye'. Karşı karşıya kalacağımız risklerin öncelikle farkında olacağız, sonrasında önlemlerimizi alarak 'Hayata Devam' diyeceğiz. Afetlerin yıkıcı etkisini, 'kader' olmaktan çıkaracağız. Sigortacılık, bir risk transferi mekanizmasıdır. Siz bir poliçe satın alırsınız ve üzerinizdeki riskleri bir kurumun güvence altına alması için o riski transfer edersiniz. Bunun en yakın örneğini Maraş depreminde hepimiz gördük. Sektör olarak karşı karşıya olduğumuz bu büyük hasarın önemli bir bölümünü bizi sigortalayan reasürans şirketlerine devrettik.” ifadelerini kullandı.
Uğur Gülen, yaşanan depremlerde yıkıcı olan asıl etkinin bilinç ve önlem eksikliği olduğunu belirterek, depreme yönelik risk bilincinin, yaşanılan acı tecrübeler neticesinde oldukça arttığını kaydetti.
Ancak, saha araştırmalarında pek çok insanın evini nasıl koruma altına alacağını bilmediğine dikkati çeken Gülen, “Sigorta sektörünün kendine has bir dili olduğu hepimizin malumu. Ancak biz istedik ki hepimiz aynı dili konuşalım. Bu sebeple sigortacılığın karmaşık yapısını ortadan kaldırıp, yalın, herkesin anlayabileceği ve kolaylıkla ulaşıp kendi evi için çözüm geliştireceği bir sistem inşa ettik. Bu, riski anlayıp ister ev sahibi ister kiracı olsun her bir bireyin kendi riskini sigorta kurumuna devretmesi için oldukça önemli.” açıklamasında bulundu.
– “13,5 milyon kişinin ihtiyaçlarını görmezden gelmemeliyiz’”
Hayata geçirdikleri proje kapsamında deprem bölgesi için de bir yardım fonu mekanizması kurduklarını aktaran Gülen, bu proje kapsamında Aksigorta'dan satın alınacak her bir konut sigortasının gelirinin, 6 Şubat depreminden etkilenen 11 şehre aktarılacağını bildirdi.
İhtiyaç Haritası ile bir iş birliği gerçekleştirdiklerini, projeyle satın alınan her yeni konut ürünü için deprem bölgesine yardım fonu oluşturduklarını anlatan Gülen, “İhtiyaç haritası desteği ile 20 Konteyner Ev ile oluşturduğumuz yardım fonumuz, oluşturulan her yeni konut poliçesinden 80 TL katkı ile depremzedelere düzenli yardım olarak devam edecek.” bilgisini verdi.
Gülen, “Bilinçlenerek kendimizi koruma altına alırken, bu acıyı yaşamış 13,5 milyon kişinin ihtiyaçlarını görmezden gelmemeliyiz.” görüşünü paylaştı.
– “Afetlere hazırlık sigortalı evden başlar”
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Deprem Mühendisliği ve Afet Yönetimi Enstitüsü Acil Durum ve Afet Yönetimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu da afetlere hazırlığın sadece hayatta kalmakla ilgili değil, aynı zamanda maddi ve manevi kayıpların minimize edilmesiyle ilgili olduğunu hatırlatarak, afetlere hazırlık açısından alınması gereken önlemleri aktardı.
Afetlere hazırlıklı olmak için öncelikle bilgi edinmek gerektiğini belirten Kadıoğlu, afet türleri ve acil durum planları hakkında araştırmalar yapılmasını, buna göre kişisel planlamanın hazırlanmasını ve afet durumunda plana uygun olarak hareket edilmesini önerdi.
Kadıoğlu, “Bireysel planlamanızın yanı sıra evlerinizin ve iş yerlerinizin güvenlik düzeyinin yeterli olduğundan emin olun. Örneğin, evinizi düzenli olarak bakımdan geçirin. Yangın alarmı, karbon monoksit, su sızıntısı dedektörü gibi önemli cihazların çalışıp çalışmadığını kontrol edin. Evde acil durum malzemeleri bulundurun. Bu malzemeler arasında acil durum çantası, sigorta poliçeleri, battaniye, su, yiyecek ve ilaçlar yer alabilir.” değerlendirmesini yaptı.
İş yerinde acil durum planının hazır olmasının ve tüm çalışanların plandan haberdar olmasının da önemli olduğunu vurgulayan Kadıoğlu, bu önlemlerle maddi ve manevi kayıpların önüne geçilmesinin mümkün olduğuna işaret etti.
Kadıoğlu, “Sigorta, evinizi bir emniyet kemeri gibi korur ve beklenmedik olayların maddi zararlarını azaltır. Sigortanız yoksa, afetler sizi uzun süre yuvasız bırakabilir. Afetler, insanları fiziksel olarak etkilemenin yanı sıra maddi kayıplara da neden olabilir. Sigortasız kalanlar, beklenmedik bir afet durumunda büyük finansal zorluklarla karşılaşabilir. Bu nedenle, sigorta poliçesi yaptırarak afetlerin etkilerini azaltabilirsiniz. Sigorta poliçesi yaptırmak, afetlere hazırlık planınızın bir parçası olarak hazırlıklı olmanızı sağlar.” tavsiyesinde bulundu.