1. Haberler
  2. Genel
  3. BAŞKAN SKANDALI ANLATTI

BAŞKAN SKANDALI ANLATTI

featured

mehmet-yilmazParalel yapı ile ilgili 63 kişinin tahliye kararını durduran ve hakimler Özçelik ve Başer’i açığa alan Geredeli hemşerimiz HSYK 2. Daire Başkanı Yılmaz konuştu.

Geredeli hemşerimiz HSYK 2. Daire Başkanı Mehmet Yılmaz, Paralel yapı ile ilgili 63 kişinin tahliye kararının verilmesinde nasıl bir hukuk skandalı yaşandığını tüm detaylarıyla anlattı.

İstanbul’da yaşanan tahliye krizlerine ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulunan Mehmet Yılmaz, HSYK 2. Dairesi’nin İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Metin Özçelik ile İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi Mustafa Başer, hakkında verdiği açığa alınmasına kararının gerekçesini de sıraladı.

Yılmaz, Türk Yargısı’nın son dönemde yaşadığı sorunların ana kaynağını da açıkladı.

İşte HSYK 2. Daire Başkanı Mehmet Yılmaz’ın çarpıcı tespitleri:

“DOSYA İNCELENMEDEN KARAR VERİLEMEZ”

İstanbul’da yaşanan Paralel Yapı ile bağlantılı 63 kişinin tahliye sürecinde sorun neydi?

Ceza Muhakemeleri Kanununu 3. Maddesi çok kısa ve net; mahkemenin görevleri yasa ile belirlenir. 7. maddesi de çok kısa ve net; görevsiz mahkemenin işlemleri hükümsüzdür. Şimdi 3. Maddeye koşut olarak 5235 sayılı yasa 10. Maddesinde sulh ceza hakimliklerinin yetkisini düzenlemiş. Demiş ki; ‘Soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcılığı’nın her türlü talebi için tutuklama, tahliye, arama, el koyma, hatta kovuşturmama kararına itiraz dahil bunların tümü için yetkili olan sulh ceza hakimlikleridir’ demiş. Artık soruşturma aşamasına savcı Asliye Cezadan ve Ağır cezadan karar talep edemeyeceği gibi Asliye Ceza ve Ağır Ceza Mahkemeleri’nin yetkileri yok. Ceza Muhakemeleri Kanunu 268.maddesi de Sulh ceza mahkemelerinin kararına itirazı düzenlemiş. Bu 3 ceza maddesine çok iyi bakmak lazım; 3, 7 ve 268… 268 şunu söylüyor; ‘Bir yerde tek Sulh Ceza Mahkemesi varsa, bir ilçede, onun kararına itiraz bağlı olduğu merkezin Sulh Cezası yapar. İkinci husus bir ilde tek Sulh Ceza Mahkemesi varsa onun kararına itiraz söz konusu olduğunda en yakın Ağır Cezanın bulunduğu yerdeki Sulh Cezaya itiraz yapacaksınız.’ Yani oradaki Asliye Cezaya itiraz etsin demiyor kanun, net yazılmış. Eğer birden fazla Sulh Ceza varsa da bir sonra gelene itiraz edeceksiniz. Şimdi İstanbul’da olan şu; hakimin reddi konusunda kafalar karışık. Bir kısmı diyor ki, red istemi ceza muhakemeleri kanununda düzenlenmiş, Sulh Ceza Hakimi’nin reddi asliye cezaya götürülür. Bir kısmı da diyor ki, hayır Sulh Ceza hakimi mahkeme değildir, eskilerde kaldı o… Hakimi red, ancak kovuşturma aşamasında mümkündür, soruşturma aşamasında henüz net müessese işlemez o yüzden Sulh Ceza hakiminin reddi mümkün değildir.  Biz diyelim ki ret var, Asliye Ceza Mahkemesi inceleyecek, 29. Mahkeme muabede nöbetçisi, 54. Mahkeme tevziye nöbetçisi… Dilekçeler tevziye nöbetçisine gitmesi lazımken, buraya geliyor.

Hadi o da gelsin…

Bu mahkeme 21’inden itibaren incelemeye başlıyor. 21’inde karar vermiyor, 22’sinde karar vermiyor, 23’ünde tatil, 24’ünde karar vermiyor, 25’inde tatil günü nöbetçi olan 32. Asliye Ceza Mahkemesi karar veriyor. Hukuka aykırı bir şekilde toptancı bir zihniyetle olamayacak bir şekilde 10 tane mahkemeyi reddettiği gibi, red sebepleri olmayan bir nedenle reddediyor.

Buna da eyvallah, hukuk hatalı karar verebilir. Reddettikten sonra belirleyeceği mahkeme 268. maddede yazılmış. Yapacağı şey merci olarak Bakırköy Sulh Ceza Mahkemesi’ni belirlemekti. Diyecekti ki, hakimlerin reddine dosyanın tahliye konusunda gerekli kararı vermek üzere 268/3 A maddesi gereğince Bakırköy nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesine gönderilmesine. Hadi buraya da eyvallah diyelim. 32. Mahkeme daha önce konuyu inceleyip benim bu konuda, ‘ret konusunda yetkili değilim’ diyen hakim, olaydan 2-3 ay önce Sulh Ceza hakimlerinin reddi kendisinden istendiğinde, ‘ret konusunda karar vermeye yetkili değilim’ diyen hakim bu sefer kendini yetkili kabul ediyor. Ondan sonra da hiç tartışılmayan husus bu, hiç dosya incelemeden, hiç dosyaya bakmadan, hiç delillere bakmadan 63 kişinin tahliyesine karar veriyor.

Hakim delille iş yapar

Dosyada delilleri görmesi lazım. Delil olmayınca 63 sanık hakkındaki iddialar neler, bunlar tutuklamayı gerektirecek suç istinatları mı, delil ağırlığı tutuklamayı gerektiriyor mu? Bunları dosyayı incelemeden bilmeniz mümkün değil. Ve bir hakim dosyayı incelemeden karar vermez, veremez! Geleneksel hakim tavrı şudur: Dosyayı savcılıktan istedi, 586 klasör dosya, savcılık göndermemiş, hakime dosyayı göndermemek suçtur. Ne yapacaktı, gece 11’de nöbetçi gelen hakim ‘dosyayı istedim savcı göndermedi, benim sorumluluğum kalmadı, inceleyemediğim için karar veremiyorum’. Bu hakime kimse bir şey diyemez. Tutanağını tutar, suç duyurusunda bulunur, o savcı göndermemekle suç işlemişse onun hakkında disiplin soruşturması yapılır ama hakime kimse bir şey diyemez. Hakim haklı, dosya gelmiş, inceleme yapacak savcı göndermediği için karar verilememiş. Bir hak ihlali olsa bile hakime bir sorumluluk yüklenmez. Tam tersine dosyayı incelemeden bir hakim karar verirse, dosya incelenmeden katil tahliye edilse gök kubbeyi başına geçiririz o hakimin. Deriz ki, para mı aldın da cinayet sanığını dosyaya bakmadan tahliye ettin. O gün açığa alınır ve ilk toplantıda o hakim ihraç olunur. Burada da okunmuş değerlendirilmiş bir dosya yok. Hakim dosya okumadan delil değerlendirmeden karar veriyor diyerek açığa alıyoruz.

‘Delil değerlendirmeden karar veren iki hakim gördüm’

Dosyayı incelemeden karar vermek bir hakim tavrı değildir. Bakın ben 32 yıllık hakimim, 22 yılım müfettişlikle geçti. Dosya okumadan, delil değerlendirmeden karar veren iki hakim gördüm, biri Şanlıurfa’da, biri İstanbul’da…

‘Usulsüz delillerle sıkıştırılan hakim ve savcılar var’

Ben 22 yıl müfettişlik yaptım bu kurumda. Son zamanlarda şunu fark ediyordum, büyük adliyelerde hakimlerin, savcıların gözünde büyük bir endişe vardı. Adliyeye giriyordum, hiçbir konuda yorum yapamıyorlardı, eleştiride bulunamıyorlardı. Neden? Çünkü müfettiş eliyle terörize edilmişler, isimsiz ihbar dilekçeleriyle terörize edilmişler, nerden kaynaklandığı belli olmayan disiplin cezasıyla karşılaşmışlar ki, bunları disiplin affında yeniden gözden geçirdik gördük ki, yaklaşık 44 tane hakimin ve savcının çok ciddi yer değiştirme cezalarını, ceza tayinine yer olmadığına yani hiç ortada suç yokmuş. Yani bir dönem hakim ve savcılar usulsüz delilerle çok sıkıştırılmış. Bütün bu disiplin cezalarını kaldırdık…

‘Yargıda bağımsızlıktan önce tarafsızlığı halletmeliyiz’

Birinci sorunumuz yargının tarafsızlık sorunu. Yargıda bağımsızlık sorunu hep vardı. Yargının bağımsızlık sorunu sadece bizim sorunumuz da değil, altını çiziyorum bütün ülkelerin sorunu. Bizim gibi az gelişmiş ülkelerde bu sorun daha fazla hissediliyor. Ama tarafsızlık sorunu çok daha önemli, bunu yok sayamazsınız. Bağımsızlığı sağlanan bir yargı tarafsız değilse, kontrolsüz bir güç haline geliyor. Bağımsızlıktan önce tarafsızlığı bir halletmeliyiz.

Yargıya yeniden tarafsızlık hakim olsun, siyaset dışarı çıksın ve artık adliyelerde yeniden hukuk konuşulsun. Bu son yaşanan olaylar da beni doğruluyor. Ben istiyorum ki adliyelerde hep hukuki değerlendirmelere yapılsın, hakimler ve savcılar hukukçu gibi konuşsun, siyasetçi gibi konuşmasın. Siyaset bizim kapımızdan içeri girmesin.

‘Yargıya yaşattıklarımız için özür diledim’

Her şeyi bir kenara bırakın, dosya incelemeden karar vermek başlı başına bir sorundur. Ve o gün saat 5’te buradan (HSYK) çıktım, bütün gazeteciler toplanmış hepsi şahit, kısa kararı açıkladıktan sonra,’ yargıya yaşattıklarımız için özür diliyorum’, dedim. Benden önce Sayın Cumhurbaşkanımız açıklama yapmış, ‘HSYK geç kaldı’ diye. Açıklamadan haberim yoktu, ben geç kalan bir daire değilim ki benim dairem mahkeme dairesi, disiplin dairesi… Ancak önüne gelen evrakla işlem yapabilir. Saat 11’de müfettiş raporu elime geldi, olağanüstü toplantı kararı aldım, saat 14’te toplandık. Tarihin en hızlı hareket eden kuruluyuz. Benim böyle bir kompleksim yok.

‘Cumhurbaşkanımızın açıklamasından haberim yoktu’

Hakimlerin 92 yılda oluşturduğu bir emek var, bizim hakimlerimiz, savcılarımız taraflı gözükmemek için davacıdan davalıdan su bile içmezler. Ben bunlara şahit oldum. Böyle bir emekle fedakarlıkla kurulan bir sistem, sorumsuz insanlar tarafından perişan edilebilir mi? O nedenle dedim ki, yaşanılanlardan ötürü özür diliyorum. ‘Keşke imkanımız olsaydı da bu yaşanılanları hiç yaşatmasaydık, daha önceden önlem alabilseydik’ dedim. Ama bunu bile bile Cumhurbaşkanı’nın açıklaması üzerine söylemişim gibi yayınladılar. Canları sağ olsun.

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
BAŞKAN SKANDALI ANLATTI
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir