İSTANBUL (AA) – ENES TAHA ERSEN – Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hatice Rumeysa Dursun, “Emperyalist devletlerin, bugün hala eski sömürgelerindeki insani krizlerde sorumluluklarını kabul etmemekte ve bölge yönetimlerinde hak iddia etmekte kesin kararlı olduğu görülüyor.” dedi.
Doç. Dr. Dursun, AA muhabirine, Batılı emperyalist devletlerin, Asya ve Afrika ülkelerinde 1960'lı yıllarda sona eren sömürgecilik faaliyetlerini ve “yeni sömürgecilik” yaklaşımını değerlendirdi.
Afrika ve Asya ülkelerinin, 1800'lerden 1960'lara kadar emperyalist devletlerin sömürgeciliğine maruz kaldığını belirten Dursun, sömürge siyaseti sona ermesine karşın, bunun bölgede farklı yollarla devam ettiğini söyledi.
Dursun, emperyal devletlerin geçmişte sömürgecilik faaliyetlerini darbeler, askeri güçler ve illegal yapılar üzerinden yürüttüğüne, bugün ise yeni sömürgecilik yöntemleriyle buna devam ettiğine değinerek, şu değerlendirmede bulundu:
“Doğrudan askeri müdahale yoluyla bir toprak parçasının kontrolü şeklinde olmasa da yeni sömürgecilik kavramı aslında mali yardım, sürdürülebilir kalkınma, serbest ticaret, işbirliği, ortak çıkarlar gibi kavramlarla yürütülüyor. Modern kolonizasyon ve dolaylı sömürgecilik olarak adlandırılan kavramlar Avrupalı devletler tarafından hala yürütülüyor. Emperyalist devletlerin, bugün hala eski sömürgelerindeki insani krizlerde sorumluluklarını kabul etmemekte ve bölge yönetimlerinde hak iddia etmekte kesin kararlı olduğu görülüyor.”
– “Fransa'nın temel hedefi bölgeyi istikrarsızlaştırmak”
Dursun, Batılı pek çok ülkenin Afrika ve Asya'da büyük acılara sebep olduğunu ancak Fransa'nın sömürgecilikle daha özdeşleştiğini vurgulayarak, özellikle Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron yönetiminde, Afrika'da yeniden hakimiyet kurma yaklaşımının hız kazandığını anlattı.
Macron'un, eski sömürgelerindeki nüfuzunu devam ettirmek, ekonomik çıkarlarını sürdürmek ve doğal kaynaklara sahip olmak için bölgeyi istikrarsızlaştırmayı göze aldığına işaret eden Dursun, Moritanya, Çad, Mali, Nijer gibi ülkeleri kapsayan Sahel bölgesinin Fransa'nın hedefinde olduğunu dile getirdi. Dursun şöyle devam etti:
“Fransa'nın, temel hedefi eski sömürgelerindeki nüfuzunu devam ettirmek ve ekonomik çıkarlarını sürdürmek için bölgeyi istikrarsızlaştırmak. Petrol, doğal gaz, uranyum, kobalt, fosfat, elmas gibi doğal kaynaklar zengini Sahel'e özel önem veren Macron, bölgede büyük Fransız şirketlerinin çıkarlarını korumayı amaçlıyor. Sahel'de Fransız askeri varlığının diğer bir motivasyonu bölgedeki Fransız çıkarlarını gerçekleştirmek.”
Dursun, Fransa'nın çıkarlarını korumak için bölgede askeri varlık da gösterdiğini hatırlatarak, Burkina Faso, Çad, Nijer, Moritanya ve Mali gibi ülkelere düzenlenen askeri operasyonların hem toplum hem de hükümetler nezdinde tepkilere neden olduğunu aktardı.
Terörle mücadele misyonuyla bölgede faaliyet gösteren Fransa'nın, güvenlik sorunlarını daha da derinleştirdiğinin altını çizen Dursun, buralardaki Fransız varlığının terörle mücadele yerine istikrasızlığı ve güvenlik sorunlarını derinleştirdiğini belirtti.
– “Bölgede kalacağız ama ayak izimiz daha az görünecek”
Dursun, Fransa Cumhurbaşkanı'nın martta Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ne (KDC) yaptığı ziyarette yeni sömürgecilik yaklaşımından duyulan rahatsızlığın çarpıcı şekilde ortaya çıktığına değinerek, şu ifadeleri kullandı:
“Bu turun büyük fiyasko olduğu ifade edilebilir. KDC Devlet Başkanı Felix Tshisekedi, ziyaret sırasında düzenlenen ortak basın toplantısında Macron'a yönelerek 'Bize babamız gibi davranmayı, üstünlük taslamayı bırakın ve gerçek ortaklar olarak saygı duyun' diyerek Fransa'nın Afrika'ya yönelik sömürgeci bakış açısına tepki göstermişti.”
KDC'nin, Fransa'nın ülkedeki askeri ve siyasi varlığına ilişkin tepkisine karşılık Paris yönetiminin bölgeden çekilmek yerine sömürgecilik ağını farklılaştırmayı amaçladığını kaydeden Dursun, şunları dile getirdi:
“Afrika turu arefesinde Macron, geçmişin mirası olan askeri üslerin kapatılmayacağını fakat Afrikalı partnerlerin ihtiyaçlarına göre yeniden organize edileceğini belirtmiş ve 'Bölgede kalacağız ama ayak izimiz daha az görünecek' diyerek Fransa'nın bölgeye müdahalesinin devam edeceğini ortaya koymuştu. Bu ifadeler, Fransa'nın Afrika'ya yönelik politikasının özünde değişmediğini gösteriyor. Yeni şartlarda daha rafine sömürgecilik anlayışının koordinatlarını temsil ediyor.”
– “Emperyalist devletlerden İngiltere'nin de sömürgeci geçmişiyle yüzleşmekten kaçındığı çok açık”
İngiltere Başbakanı Rishi Sunak'ın parlamentoda yaptığı sömürge ülkelerindeki kölelik geçmişiyle ilgili özür dilemeyeceklerini ilan eden açıklamasına ilişkin de değerlendirmede bulunan Dursun, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Emperyalist devletlerden İngiltere'nin de sömürgeci geçmişi ve tahribatıyla yüzleşmekten kaçındığı çok açık. Sömürge döneminde topraklarından çıkarılan Kenyalılar, Ağustos 2022'de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde (AİHM) İngiltere'ye karşı dava açtı ve çok sayıda eski sömürge ülkesi hala İngiltere'den bu döneme dair özür ve tazminat gibi adımlar bekliyor. 10 milyondan fazla Afrikalı, 15'inci ve 19'uncu yüzyıllar arasında Avrupa uluslarınca zincire vurularak Atlas Okyanusu'ndaki köle ticaretinde satılmıştı. Okyanustaki acımasız yolculuktan sağ kurtulanlar, Karayipler ve ABD'deki çiftlik ve tarlalarda çalışmaya zorlandı.”
Dursun, Belçika'nın da Fransa ve İngiltere gibi kölelik ve sömürgeci geçmişiyle yüzleşmeyi reddettiğinin altını çizerek, Belçika Kralı Philippe'in kanlı geçmişin izlerini silme umuduyla Haziran 2022'de KDC'ye yaptığı resmi ziyarette, resmen özür dilemek yerine “derin pişmanlık” ifadesini kullanmasının sömürgecilik tutumunda değişiklik olmadığını gösterdiğini kaydetti.