AYDIN (AA) – Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “14 Mayıs 1950, Menderes'in 'Yeter, söz milletindir.' diyerek başladığı yolculuğu 27 Mayıs darbesiyle maalesef son buldu. 27 Mayıs sıradan bir darbe asla değildir. 27 Mayıs her şeyden önce 14 Mayıs'ın bir rövanşıdır. Şimdi pazar günü bu rövanşı alıyor muyuz?” dedi.
Erdoğan, AK Parti'nin Aydın Atatürk Kent Meydanı'ndaki mitinginde vatandaşlara hitap etti.
14 Mayıs'ta yapılacak Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri'nde özellikle kadınlar ve gençlerden çok büyük beklentisi olduğunu belirten Erdoğan, “Hanım kardeşlerim evi nereden fethedecek? İçeriden fethedecek, kale içeriden fethedilir. Gençlerimiz de arkadaşlarına bu seçimlerin önemini çok iyi anlatacak.” diye konuştu.
“Arabamın samanı, martinimin dumanı, şu Aydın'ın içinde yoktur efemden yamanı.” dizelerini okuyan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Ben Aydınlı Efelere güveniyorum. Aydın'ın sadece İstiklal Harbimizde değil, demokrasi tarihimizde de özel yeri var. Burası şehit Başbakanımız Adnan Menderes'in memleketidir. Öncelikle tüm milletimizin isimlerini kalbine kazıdığı Adnan Menderes ve arkadaşlarını bir kez daha rahmetle yad ediyorum. Rabb'im ruhlarını şad, mekanlarını cennet eylesin diyorum. Merhum Menderes ömrünü ülkemizin demokratikleşmesine, gelişmesine, güçlenmesine ve kalkınmasına adamış büyük bir devlet adamıydı. Başbakanlığı döneminde Türkiye'nin ekonomik açıdan daha müreffeh, siyasi olarak daha demokratik ve özgür olabilmesi için mücadele etti. Demokrasi ve kalkınma yolunda çok büyük mesafe de aldı. 18 yıllık hasretin ardından minarelerimizden Ezan-ı Muhammediler onun döneminde yükseldi.”
Adnan Menderes'i idama götürenlerin o dönemin CHP yönetimi olduğunu söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Şu andakilerin ondan farkı var mı? Aynı. Bunlar sadece masanın etrafında fırıldak çeviriyorlar. Tek parti faşizminin camilerimizin kapısına vurduğu zincirler onunla kırıldı. Ama bunlarda tezgah çok, fırıldak çok. Onun için bakarsınız türbe türbe dolaşırlar. Yalan çok. Milletimizin göz bebeği olan imam hatip okulları, Allah rahmet etsin, Menderes döneminde açıldı. Köylü ayağındaki çarığı ilk kez onun döneminde çıkarabildi. Çiftçimiz traktörle, sanayicimiz yolla, elektrikle, makineyle, vatandaşımız en temel hak ve hürriyetlerle ilk kez onun döneminde tanıştı. Cumhurla cumhuriyet arasındaki uçurumlar ilk kez onunla kapanmaya başladı. Milletimiz Menderes'te bizatihi kendini gördü. Ülkesi için çalışan, koşturan, samimi bir siyasetçi gördü. İnsanımız onda ilk defa milletin derdiyle dertlenen, gerçek manada bir halk adamı gördü. Böyle gördüğü için de Menderes ve arkadaşlarına girdiği tüm seçimlerde sahip çıktı. Onları daima bağrına bastı. 14 Mayıs 1950, Menderes'in, 'Yeter, söz milletindir.' diyerek başladığı yolculuğu 27 Mayıs darbesiyle maalesef son buldu. 27 Mayıs sıradan bir darbe asla değildir. 27 Mayıs her şeyden önce 14 Mayıs'ın bir rövanşıdır. Şimdi pazar günü bu rövanşı alıyor muyuz? Öyleyse çok çalışacağız. 27 Mayıs milletten asla yüz bulamayan CHP'yi tank namlusuyla iktidara getirme operasyonudur.”
– “Tek parti faşizmi temsilcilerinin yalanlarının iftiralarının hedefi olduk”
“27 Mayıs'ın senaristi CHP'dir, yapımcısı CHP'nin bürokrasi, akademi ve medyadaki uzantılarıdır, baş aktörü de CHP'nin milli şefidir.” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sandıktan çıkamayacağını anlayan CHP'nin genel başkanı il il dolaşarak milleti kışkırtmış, müdahaleye ortam hazırlamıştır. CHP medyası da bu provokasyon siyasetine o dönem çanak tutmuştur. Üniversite öğrencilerinin kıyma yapıldığı iftirası, düşünebiliyor musunuz üniversite öğrencileri kıyma yapılmış, bu yalanı uydurdular. Menderes'in uçaklar dolusu altın kaçırdığı yalanına kadar her türlü kepazelik sergilenmiştir. Sandık dışı yollarla iktidar arayışı, CHP için asla yeni bir durum değildir. Bu, milletten şamarı yedikleri 1950'den itibaren CHP'nin milli sporudur. Daha sonra da rahmetli Özal başta olmak üzere birçok siyasetçimiz bu tarz yöntemlerle sindirilmek istenmiştir.”
Adnan Menderes yönetiminin geçtiği tüm süreçlerden kendilerinin de geçtiğini ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
“Tek parti faşizmi temsilcilerinin yalanlarının, iftiralarının hedefi olduk. Mahkeme kararlarıyla önümüzü kesmek istediler. Vesayetle gözümüzü korkutmayı denediler. MİT kumpasıyla müsteşarımız üzerinden bizi hedef aldılar. Gezi olaylarında sokaklarımızı ateşe vererek bizi sindirmeye çalıştılar. 17-25 Aralık girişiminde şimdi bizzat bay bay Kemal'in montaj olduğunu itiraf ettiği kayıtlar üzerinden milli iradeyi gasp etmeye yeltendiler. 15 Temmuz'da bu sefer FETÖ'cü ihanet çetesi eliyle canımıza kastettiler, ailece. Bay bay Kemal'i tankların arasından kaçırdılar, Bakırköy Belediye Başkanı'na götürdüler, orada o kahvesini yudumladı. Ama ne diyordu, 'Haberim olsaydı ben de beklerdim.' Hayatı yalan. DEAŞ'ından PKK'sına kadar tüm terör örgütlerinin azdırılmasından, ekonomimize yönelik tehditlere, hepsi aynı senaryonun parçalarıydı. Hepsinin de amacı milletin sandıkta verdiği emaneti silah zoruyla, terörle, şiddetle gasp etmektir. Her seçim öncesinde denenen provokasyonları da buna eklemek lazım. Milletimizle aramıza giremeyenler, siyaset mühendislikleriyle, istihbarat operasyonlarıyla, milli iradeyi yönlendirmek istedi.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 21 yıldır kirli senaryolarla mücadele ettiklerini, gerektiğinde canları pahasına demokrasiye sahip çıktıklarını vurguladı.
“Ne azgın azınlığın baskılarına boyun eğdiklerini ne de sivil siyasetten başka kendilerine yol aradıklarını” söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Pek çok dava arkadaşımızı, bölücü örgütün saldırılarında şehit verdik. Seçim bürolarımıza, molotof bombaları atıldı. Seçim çalışması yapan nice kardeşlerimiz taciz edildi, tahkir edildi. Maruz kaldığımız onca hakarete, kışkırtmaya, ahlaksızlığa rağmen, hukuk ve adaletten sapmadık. Birileri gibi Batılı güçlerin kulaklarımıza fısıldadığına değil, biz hep Anadolu irfanına inandık, milletimize inandık, Allah'ımıza dayandık, 'Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hükmüne ram ol, yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.' Biz böyle yürüdük. Hiçbir güce boyun eğmedik. Sandığın onuruna, sandığın şerefine asla ve asla halel getirmedik. Ne söyleyeceksek sandıkta söyledik, sandık aracılığıyla söyledik. Kardeşlerim bugün yine aynı yerdeyiz, aynı hassasiyeti taşıyoruz. 'Çakalla avlanıp çobanla ağlayan mürailerin ne yapmaya çalıştıklarını çok iyi biliyoruz.”
(Sürecek)