Sığınmacı gruplarının Türkiye’deki siyasi havayı etkilediğini belirten Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Bahadır Kaynak, “Bilhassa Suriye’den gelen büyük dalganın asıl hedefi, müreffeh Avrupa ülkeleriydi. Ancak oraya kabul edilmeleri mümkün olmadığından Türkiye topraklarında yerleştiler. Son seçimde de gördüğümüz üzere sığınmacı karşıtlığı da ana temalardan birisi oldu” dedi.
Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi, Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doç. Dr. Bahadır Kaynak, Türkiye’deki seçim sonuçlarını değerlendiren Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın Erdoğan’ın kazanmasından çok memnun olduğu, böylelikle Avrupa’ya göçün önüne set çekilmeye devam edeceği yönündeki ifadesine dikkati çekti. Böylelikle mültecilerin Avrupa siyaseti için merkezi öneminin teyit edildiğini söyledi. Seçimleri kazanmak isteyen bir siyasetçi için sığınmacılara açık kapı politikası izlenmesinin olanaksızlaştığının altını çizen Kaynak, “Hatta Avrupalı yetkililer son zamanlarda yaşanan vize krizini de bu eğilimle irtibatlayarak, Türk vatandaşlığı verilen çok sayıda yabancı sebebiyle daha dikkatli bir eleme süreci olduğunda bahsediyorlar” dedi.
“AB’nin sosyal refah devlet modeli, insan kitlelerine duvar örüyor”
Bahadır Kaynak, geleceği öngörebilmek için bu noktaya nasıl gelindiğini iyi anlamak gerektiğini ifade etti. Arap Baharı ile beraber Avrupa’ya komşu birçok bölgede ortaya çıkan politik çalkantıların zaten önemli bir gündem olan sığınmacı meselesini şiddetlendirdiğini kaydetti. Özellikle Suriye İç Savaşı sebebiyle nüfusun önemli bir bölümünün ülkeyi terk etmesi ve Afganistan’dan göçün Taliban’ın 2021’de yenden kontrolü ele geçirmesiyle yoğunlaşması önemli dönüm noktaları olduğu belirtti. Seçim sonrası Türk Dış Politikasındaki görev değişiklikleriyle bir de bunun üstüne 2022 Şubatı’nda Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonucunda yeni bir dalga eklenince Avrupa kıtasının siyasi dengelerini alt üst eden bir sorun yumağıyla karşılaştığını anlattı.
“Ukraynalılar, Ortadoğu ve Afrikalı topluluklara göre daha büyük bir sempatiyle karşılandılar fakat yine de kıtada içe kapanma refleksi güçlenmeye devam etti” Kaynak, “Avrupa’nın sosyal refah devleti modeli, dışarıdan bakanları cezbediyor, öte yandan bu sistem yüksek maliyeti sebebiyle ancak kendisine doğru akan insan kitlelerine duvar örerek var olabiliyor” değerlendirmesi yaptı.
“AB tutumunun sertleşeceğini öngörebiliriz”
Kaynak sözlerini şöyle sürdürdü: “Suriye ve Ukrayna’daki siyasi güçlükler ve şiddetin devam ettiği, Avrupa’yı çevreleyen coğrafyalarda insanlar iktisadi ve siyasi sorunlar sebebiyle göç eğilimi devam ettiği için sorunun süreceğini öngörebiliyoruz. Bu da AB’de yabancı düşmanlığının, ırkçılığın artacağını, sadece aşırı sağın değil bir zamanlar merkezde gibi görünen partilerin de tutumlarını sertleştireceğini düşündürüyor. Avrupa kıtası zaten örülü olan duvarları yükseltip koruma kalkanını güçlendireceğe benziyor. Bu da Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı güçlüğün önümüzdeki dönemde yoğunlaşarak süreceğini gösteriyor.”
“Sığınmacılara tahammül azalıyor”
Resmi rakamların yanı sıra kayıt dışı sığınmacılara ilişkin tahminlerin yarısı bile doğruysa Türkiye’nin çok yoğun bir göç baskısı altında kaldığını söyleyen Kaynak, “Sığınmacılar kendi arzu ettikleri gibi Avrupa’ya da yönlendirilemeyeceği için ne yapılabileceğine dair kimi çok radikal kimi daha insani yönü ağır basan çözümler de ileri sürülüyor. Ancak Suriye’deki çatışmanın hala sürdüğünü ve hatta seçimden sonra hareketliliğin arttığını dikkate alırsak hala geri dönüş için bir çerçeve ortaya konabilmesi zor” dedi.
“Entegrasyon için de bir plan ortaya konulmalı”
Kaynak’a göre nihai anlaşmaya varılması, bazı sığınmacıların ülkesine dönmesine olanak sağlayacak. Bununla birlikte son on yıl içinde ülkeye yönelen göçün tamamen tersine çevrilmesi pek kolay görünmüyor. On yıldır Türkiye’de bulunan insanların burada hayat kurduğu, çocuklarını okula gönderdiği, işleri olduğu gerçeğinden hareketle entegrasyon için de bir plan ortaya konulması gerekecek.
“AB, elini cebine atmalı”
Son olarak durumun ekonomik boyutuna da işaret eden Kaynak, “Türkiye AB’ye yönelik göçün önünde oynadığı tampon rolü sebebiyle bir miktar fon akışı sağladı. Ancak bu verilen sözlerin altında kaldı. Önümüzdeki dönemde Türkiye-AB ilişkileri yeni bir çerçeveye oturacaksa ana gündem maddeleri Avrupalıların da bu kriz karşısında ellerini cebine atması olacak. Bölgede istikrar ve barış için zaten ekonomik güçlükler içindeki Türkiye’ye AB’nin destek olması önem taşıyor” dedi.
(Haber Ajansı)