İSTANBUL (AA) – GÜLSELİ KENARLI – İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su Bilimleri Fakültesi Deniz Biyolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, denizlerde plankton ve alg patlamalarının kirliliğe ve oksijen yetersizliğine neden olarak canlıların yaşamını tehdit ettiğini kaydetti.
5 Haziran Dünya Çevre Günü'nü içine alan hafta kutlanan Türkiye Çevre Haftası'nın bu yılki teması “Temiz Deniz, Temiz Dünya” olarak belirlendi.
Hafta boyunca düzenlenecek etkinlikler kapsamında denizler ve doğal çevrenin korunması, denizler ve iklim değişikliği ilişkisinin işlenmesi, denizlerin kıyı alanları ve karalarla olan bağlantısının çevresel boyutuyla ele alınması ve kirlenmeden korunması gerektiği vurgulanacak.
Denizleri tehdit eden unsurlardan biri olan alg ve plankton patlamaları hakkında AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Öztürk, bu patlamaların, denizdeki azotun fazla olduğu ve uygun sıcaklık koşullarının bulunduğu durumlarda fitoplankton denilen bitkisel planktonlar tarafından gerçekleştirildiğini kaydetti.
Söz konusu olayın denizde farklı renklerde oluştuğunu, bir kısmı denizi kırmızıya bürürken bir kısmının sabun köpüğü veya müsilaj şeklinde görülebileceğini belirten Öztürk, alg ve plankton patlamalarında temel ve tetikleyici etkenin deniz suyundaki besleyici madde şeklinde adlandırdıkları ötrofikasyon fazlalığı olduğunu, bu besleyici maddenin de deniz suyuna, arıtılmamış sular ve evsel atıklarla geldiğini anlattı.
Plankton ve alg patlamalarının ekosistemi iki şekilde etkilediğini bildiren Öztürk, “Birincisi, kirletiyorlar ve oksijeni tüketiyorlar; mililitrede 5 gramın altındaki oksijen, bütün denizler için ve deniz canlıları için tehdittir. İkinci olarak ise deniz canlılarında ölüme, bir kısmında strese neden oluyor; bu canlıların yumurtlama, üreme ve büyümelerine ket vuruyorlar.” diye konuştu.
Plankton ve alg patlamalarının deniz canlılarının yanı sıra insanların da hayatını riske attığı uyarısında bulunan Öztürk, şöyle devam etti:
“Suyun kırmızı renge bürünmesine sebep olan plankton patlamalarında deniz suyundaki oksijen düştüğü için özellikle toplu balık ölümleri olabiliyor. Değişik renkteki pigment maddeleri ve planktonların salgıladığı maddeler denizde yaşayan canlılar için ya stres kaynağı oluyor ya da onu yiyen başka bir türü öldürüyor. Plankton patlamalarının her zaman deniz ekosistemine zararı var ve bunların bir kısmı da zehirlidir. Fitoplanktonla beslenen istiridyeler ve midyeler insanlar tarafından tüketildiğinde zehirlenmelere ve ölümlere neden olabilir.”
– “Marmara Denizi'ni korursak hem Ege'yi hem Karadeniz'i korumuş olacağız”
Marmara Denizi'nin biyolojik koridor ve geçiş bölgesi olduğunu ve biyolojik çeşitliliğin korunması ve biyolojik koridorun kapanmaması için Marmara Denizi'nin ve Adalar'ın korunması gerektiğini vurgulayan Öztürk, “Denizel biyoçeşitliliği, hangi deniz olursa olsun koruyacağız ama önce Marmara Denizi'ni korumamız lazım çünkü burayı korursak hem Ege'yi hem Karadeniz'i korumuş olacağız. Marmara'nın özel çevre koruma alanı ilan edilmesi çok iyi bir gelişme oldu, bu, birçok olumsuzluğu kontrol altına alacaktır.” değerlendirmesini yaptı.
Alg ve plankton patlamalarının önceden tespiti ve tahmini için dünyanın birçok yerinde çalışmalar yürütüldüğünü aktaran Öztürk, denizi korumak için atık su arıtmasının düzgün yapılması ve şehirleşmenin önlenmesi gerektiğinin altını çizdi.
Ötrofikasyonun kontrol altına alınabilmesi için arıtma sistemlerinin güçlendirilmesi, sayılarının ve kapasitelerinin artırılması, denetimlerin sıkılaştırılması önerisinde bulunan Öztürk, bu konuda devlet kurumlarının üniversitelerle işbirliği yapması gerektiğini ifade etti.
– Karadeniz'deki renk değişimi
Karadeniz'de önceki hafta yaşanan renk değişimini de hatırlatan Öztürk, “Buradaki, kokolitofor grubundaki fitoplanktonların neden olduğu renk değişimidir. Görünen çok fazla zararı olmasa da bu, ekosistemin dengeden saptığını gösterir. Bir canlı grubu denizde aşırı bir şekilde ürüyorsa, 'Suda ne eksik ne fazla?' diye düşünüp, bakmak lazım. Bu yüzden deniz araştırmaları çok önemlidir, daha fazla insan istihdam edilmesi gerekir, Türkiye'nin geleceği denizlerdedir.” değerlendirmesini yaptı.