İSTANBUL (AA) – ENES TAHA ERSEN – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ikinci turu 28 Mayıs'ta yapılan Cumhurbaşkanı Seçimi başarısının Afrika ve Orta Doğu sokaklarında coşkuyla kutlanması, yıllarca sömürülen ve ayrımcılığa uğrayan ülkelerin “konvansiyonel düzene karşı” baş kaldırması olarak değerlendiriliyor.
Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi ve Diaspora Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. Bünyamin Bezci ve Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhat Pirinççi, AA muhabirine, Cumhurbaşkanı Seçimi ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi sonuçlarının özellikle Afrika ve Orta Doğu'da sevinçle karşılanmasıyla ilgili değerlendirmede bulundu.
Prof. Dr. Bezci, seçim sonuçlarının Türk vatandaşlarının çoğunlukla yaşadığı yerler dışında Asya, Afrika ve Orta Doğu ülkelerinde de kutlanmasının, Türkiye'nin etki alanının sınırlarını gösterdiğini belirterek, “kazan kazan” ilkesine dayanan bölgesel politikaların “mazlum coğrafyalarda” Türkiye'nin sevilen ve aranan aktör olmasını sağladığını söyledi.
Batılı ülkelerin materyalist ve sömürgeci politikalarına karşı Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetiminde, bölge ülkelerini ve sorunlarını önemseyen, uluslararası alanda görünür kılan tutum sergilediğini kaydeden Bezci, şu değerlendirmede bulundu:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan'a özellikle Batılı ülkeler dışındaki toplumsal desteğin güçlü olduğu görülüyor. Hatta Batılı ülkelerde yaşayan göçmenler de bu sempati halkasına dahil. Bu durumun en önemli sebeplerinden biri Erdoğan'ın 'Dünya beşten büyüktür' gibi sloganlarla unutulmuş, yıllarca göz ardı edilmiş halkların sözcüsü olması. Dünyanın ezilen halkları Cumhurbaşkanı Erdoğan'da kendilerini buluyor ve temsil edildiklerine inanıyor. Erdoğan bir anlamda dünyanın mazlumlarının gür sesi.”
– “Türkiye sömürü düzeninin parçası olarak görülen ülkelerle kazan kazana dayalı ilişkiler yürütüyor”
Bezci, Moritanya, Sudan, Suriye, Irak, Filistin'de seçim sonuçlarının kutlanmasının, bu ülkelerde yaşayanların kendilerini Türkiye ve Cumhurbaşkanı ile özdeştirmelerinden kaynaklandığını vurgulayarak, Türkiye'nin bölge ülkeleriyle yapıcı ilişkiler kurduğunu ve bu nedenle dünyada büyük sempati kazandığını anlattı.
Batı'nın tahakküme dayalı ilişki kurduğu ülkelerin vatandaşlarının, seçim sonuçlarını kendi zaferleri gibi kutlamasının arkasında sosyal, kültürel ve iktisadi sebeplerin de olduğuna işaret eden Bezci, şöyle devam etti:
“Seçimin zafer olarak görülmesi Erdoğan'ın cumhurbaşkanı sıfatıyla Batı ile göz hizasında oturacağının bilinmesinden kaynaklanıyor. Zira Erdoğan onlar için sadece vicdanlara hitap eden bir lider değil, aynı zamanda uluslararası politikanın karar masalarında yer alan aklı. Kendilerinin çıkarlarını koruyan ve dile getiren liderin meşru olarak o masalarda oturmasını da önemsiyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, boş vaatlerde bulunan ya da insanları sadece coşturan bir hatip değil, aynı zamanda mazlumların haklarını savunan ve haklı gördüğü davalardan kolay vazgeçmeyen bir politikacı.”
Bezci, Türkiye'nin ekonomik yatırımlarıyla az gelişmiş ülkelerde hem istihdam sağladığını hem de Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Maarif Vakfı ve Yunus Emre Enstitüsü (YEE) gibi girişimlerle bölge halklarının kültürel gelişimine katkı sağladığını hatırlatarak, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Kendi ekonomileri açısından daha çok kazandıkları formüllerle iş becerisi geliştirmelerine yardımcı olan Türkiye'yi eski sömürgeci Batı ülkelerinden ayrı yere koyuyorlar. Başta Afrika olmak üzere az gelişmiş ülkelerdeki Türk yatırımları yerel halkın da refah düzeyini artırıyor. Daha da önemlisi Türk yatırımcılar yerli partnerlerini eşit olarak görüyor. Üsten bakıştan bıkan bu toplumlar için sadece göz hizasında kurulan diyaloglar bile yeterince insani ve değerli.”
Türkiye'nin bölgeye yaklaşımının ardında “öz güven inşa etme projesi” olduğuna dikkati çeken Bezci, uluslararası politikadaki çalışmaların “mazlum dünyanın öğrenilmiş çaresizliğine” merhem olduğunu söyledi.
– “Türkiye'nin ezber bozan siyaseti bölgede farkındalık oluşturdu”
Prof. Dr. Pirinççi de Türkiye'nin uluslararası alanda bölge ülkelerinin çıkarlarını savunan ve gelenekselleşen ezberci politikadan uzak tarzda uluslararası yol haritası belirlemesinin, bölge halkları nezdinde ciddi sevgi bağı oluşturduğuna değinerek, şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye'nin dış politikadaki yaklaşımı sadece ülke yönetimleri açısından değil halk nezdinde de ciddi karşılık buldu. Bu coğrafyalarda, geleneksel olmayan tarzda diplomasi izlenmesi ve deyim yerindeyse konvansiyonel ezberlerin bozulması ciddi anlamda farkındalık oluşturdu. Dolayısıyla Türkiye'nin TİKA, YEE, Maarif Vakfı ve diğer kurumları aracılığıyla yaptığı faaliyetlerinin yanı sıra uyguladığı sivil politikalarla doğrudan sömürgeye karşı farkındalığı, umudu perçinledi. İnsanlar bu politika ve ezber bozan hamleleri Erdoğan ile özdeşleştirdi.”
Türkiye'nin hakir görmeyen ve üsten bakmayan bir tutumla bölgeye yaklaşmasının yıllardır ayrımcılığa uğrayan halkların gönlünde yer edinmesini sağladığını belirten Pirinççi, bu sayede özellikle soykırıma, sömürge ve ötekileştirilmeye maruz kalan Afrika kıtasında bugün pek çok ülkenin giremediği yerlere Türkiye'nin girebildiğini aktardı.
Pirinççi, ekonomik yatırımların yanı sıra kültürel projeler ve burslarla bölgedeki öğrencilerin eğitimi konusunda hem YEE hem de Maarif Vakfının önemli çalışmalar yürüttüğüne değinerek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Başta Afrika olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde bugün diplomatik görevlerde bulunan veya ülkelerini kalkındırmak için çabalayan pek çok kişi, Türkiye'nin verdiği burslarla yine Türkiye'de eğitim aldı ve bugünlere geldi. Bu isimler artık kendilerini ülkelerinde fahri Türk vatandaşı gibi görüp Türkiye'nin temsilcisi gibi faaliyet gösteriyor. Bu kişiler de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden seçilmesini arzu ediyor, bunun gerçekleşmesini kendi ülkelerinin de gelecekte daha güçlü hale gelmesi anlamına geldiğini savunuyor. Bu nedenle kutlama sevinçlerine ortak oluyorlar.”