80’Lİ YILLAR 2
Ölü hindiye dokunmayın!
60‘lı yılların ortalarında şose veya yeni yol dediğimiz E5’te, Bolu tarafına doğru yokuşu ağır ağır tırmanan otobüslerin yanında koşarak yolculardan gazete isterdik. Otobüsün sürgülü camından atılan gazeteleri okur, uçurtma yapar uçururduk. Bir defasında Dayıoğlu Deresi Köprüsü üzerinde devrilen yabancı büyük bir tır birkaç gün yolu tamamen kapamıştı. Bunu fırsat bilip, kendi yaptığımız tahta tekerli kağnılarımıza, bilyeli tornetlerimize binmiş, nafa arabaları (Karayolları ekipleri) geldiğinde kaçışmıştık. Çocukluktaki oyun heyecanı tehlikeyi düşündürmezdi.
Şehir içinden geçen otobüsler Çarıkçı Pasajı yanındaki otobüs yazıhanesi önünde yolcu indirip bindirirlerdi. Yolculara mabel, golden, kent çikletleri, Esentepe ve şifa gazozu, gazete, simit satardık.
Gerede’de Ankara ve Bolu’ya ford station minibüslerle yolcu taşıyan Esentepe minibüsleri uzun yıllar çalışmıştı. Şehir içinde birkaç jeep, bir iki özel otomobil ve Gerede esnafını Kazan, Çerkeş, Karabük gibi çevre pazarlarına götürüp getiren üç tane burunlu otobüs olduğunu ve yük taşıyan birkaç kamyonun varlığını hatırlıyorum.
Şehir içi yük ve eşya taşıma işini, Müftünün Camisi (Hacı Emin Efendi Camii) doğusunda eski Askerlik Şubesi arkasındaki alanda müşteri bekleyen at arabaları yapardı. Bu arabalar kışın kızaklı olurdu. Duvar ve yol yapımı gibi bazı inşaat işlerinde kullanılan taşlar, derelerden öküz arabaları ile taşınırdı.
E5 kenarında Seviller İlkokulu doğu yakınında ve E5’in diğer tarafında da ve şimdiki futbol sahasında güz sonu harman yeri olurdu. Burada öküz veya atların çektiği düğenlere biner arpa, buğdayın, samanın ayrılmasını görürdük.
Ankara çıkış yolu Değirmenbaşı mevkii ve Bolu yolu çıkışı Binektaşından Sedef Pastanesi mevkiine kadar çift yönlü iki tarafında büyük ağaçların olduğu yol asfalttı. Şehir içi asfaltlanmadan önce, 1985 veya sonrasına kadar şehrimizin doğudan batıya uzanan ana caddesi kesme kaldırım taşlı, Kabiller, Kitirler, Demirciler ve Orta mahallenin bazı yolları ve bazı ara sokaklar Arnavut kaldırımı taş kaplı olmakla beraber yolların çoğu topraktı. Su ve kanalizasyon alt yapı çalışmalarından sonra uzun süre toprak kaplı olan şehir içi asfalt yolunun açılışı Belediye Başkanı Halil Alioğlu zamanında, Başbakan Yıldırım Akbulut tarafından yapılmıştı. (Tarihini tam hatırlayamadım, 89-91 arası olabilir.)
Şimdiki terminalin olduğu, o yıllarda aşağı harman denilen alanın dere tarafı çöplüktü. Çöpler tek merkebin çektiği iki tekerli, iki tarafı kapaklı ahşap küçük arabalarla toplanır buraya dökülürdü. Değirmenbaşında, Endüstri Meslek Lisesi yapılmadan önce bir tabakhane, belediye mezbahası ve Karapınar denilen buz gibi suyu olan bir çeşme vardı. Yine buradaki mezarlar ve şimdi Hükümetle Adliyenin bulunduğu Nalbant tepesindeki birkaç mezar da şu andaki mezarlığa taşınmıştı. Babam bunlardan daha önce şehir mezarlığının Kabiller Mahallesi Panayır yolu üst tarafında olduğunu, büyükbabasının mezarını buradan yeni mezarlığa taşıdığını söylemişti.
Bilhassa yağmur yağdığında taşan ve cumartesi günü Yeni Cami’den itibaren ikinci köprüye kadar iki tarafı Pazar yeri olan Dayıoğlu Deresi, aşağı harmanı E5 köprüsüne kadar sular altında bırakırdı. Dere kenarı daha sonra taş duvarla çevrilip su kontrol altına alınmıştı, ama sel olayı, Arkut Dağı eteklerinin, Keçi Kalesi ve Kavacığın Düz’ün ağaçlandırılıp, ormanlaşmasına kadar devam etmişti. Bu alanların ve Binektaşı mevkii arkasındaki Güçsüzler Yurdu tepesi ağaçlandırmalarını 1980-1986 yılları arasında Gerede Lisesinde görev yaptığım yıllarda öğrencilerimizle yapmıştık. Ağaçlandırmadan önce kar kuyusu (Güçsüzler yurdu) tepesinden halı saha arkasına inen yokuş bizim kayak alanımızdı.
Burada unutmadığım bir anım da 1967’de Mudurnu-Sakarya hattında olan depremdi. Arkadaşım Halil’le (Radyocu Halil Avşar) şimdiki terminal dönel kavşağının kuzey tarafındaki iki söğüt ağacı önünde ölü bir hindi görmüş, onu ellerimizdeki sopayla altından kaldırıp çevirmiştik ki hindiyle beraber biz de bir kaç defa eğilip doğrulduğumuzu hissettik. Başımız dönmüştü, korkuyla birbirimize “Ölü hindiye eziyet ettiğimiz için Allah bizi cezalandırdı” demiştik. Koşarak yanımıza gelen annem hareket (Deprem) olduğunu söylemişti. Depremi ilk defa orada yaşayarak öğrenmiştik. Şimdi nerde bir ölü hindi görsem aman! derim, sakın dokunmayalım!
Devam edecek.