Değişim başlıyor…
80’li yılların sonlarında, evlerimiz yavaş yavaş değişiyordu. Bazıları evlerini kendileri yıkıp yeniden yaparken, müteahhitler ortaya çıktı ve evlerimiz teker teker betonlaşmaya başladı. Ahşap evin bakımı, ısınması zordu, ama aslına uygun yenilenerek korunup turizme de açılabilirdi. Yıllarca önce Kütahya’nın bir mahallesinde tamamı yeni ahşap görünümlü yapılarına gıpta etmiştim. Gerede’de de yeni yapı teknolojileri, geçmişin estetiği ile birleştirilebilseydi şehrimiz güzel bir görünüme sahip olabilirdi. O yıllarda yeterince yasal gücü olmayan mahalli yönetimler de bu konuda çaresizdiler. Maalesef bu süreç, geçmişin mimari sanatını, estetiğini de yok etmişti. Evler yenileniyordu, ama Gerede’nin rüzgârlı kışları unutulmuşçasına kapısı, penceresi açılmasa bile buz gibi binalar da yapılmaktaydı.
Çatıları oluklu kırmızı kiremitli, dünyanın Safranbolu, Beypazarı, Göynük, Mudurnu ve Taraklı’da hayranlıkla izledikleri evlerin belki daha da güzeli olan ahşap Gerede evlerinin yerlerine daha rahat ve kolay yaşama düşüncesi ile diktiğimiz, ahşabın sıcaklığından, şirinlik ve estetiğinden yoksun şekilsiz duvarlar gözlerimizi tırmalarken, bahçeler, avlular, avlulardaki hizmet yerleri kayboluyordu. Artık sokak aralarında çelik çomak, saklambaç, körebe, köşe kapmaca oynayıp, teker çeviren, misket oynayan, ip atlayıp, çizgi oynayan çocuklar da yok. Sokaklarda yaşananlar yok olup giderken, belki bir kaç sessiz ev, betona dönüşmek için yıkılacakları günü boyunları bükük bekliyorlar.
Ve değişim yaşantımıza girdi…
Evlerdeki değişikliklerle beraber oturulan yün minderli tahta sedirler koltuklara, yaylı demir karyola yataklar mobilya yatak odalarına, yün yataklar sünger yataklara dönüşüyordu. Ev araç ve gereçleri de değişmeye başlıyor mutfaktaki tahta tabla ve bakır tepsiler yerini masalara terk ediyor, raflar, sergenler, mobilya kütüphanelere ve yemek odası takımlarına dönüşüyordu. Yemek araç gereçleri çoğu evde bakırdan alüminyuma, plastik eşyalara, emaye ve sonra da çelik kap kacağa dönüşüyor, elektrikli mutfak aletleri ortaya çıkıyor, buzdolabı, çamaşır makinesi, fırın gibi beyaz eşyalar evlerin olmazsa olmazları oluyordu. Bir zamanların çamaşır ve banyo leğeni de çoktan beri işlevini yitirmişti. 70 li yıllarda Belediye Başkanı Abdurrahman Şahin zamanında Arkut dağındaki Keçeli suyu o zamanın imkânları ile getirilememiş, eski şebekenin suları, kesik kesik te olsa evlerde akmaya çalışıyordu.
Isınmak için sobalar, yakıtlar da değişti. Evler havayı daha fazla kirleten linyit ve benzeri yakıtlarla ısıtılmaya çalışıldı. Bacalarımızdan çıkan kara dumanlar, tabakhanenin koku ve dumanlarıyla birlikte Geredelileri soluksuz bırakmak istiyor, ama şükür ki şehrimiz kuzey ve batı rüzgârlarına açıktı da kesif duman çabuk dağılıyordu.
Kaybolan değerler…
Eski bir fotoğrafta, Yeni Cami’nin karşısında şimdiki mini parkta bir “güneş saati” görünüyor. Bir benzerini Safranbolu’da turistlerin ilgiyle izlediğini görmüştüm. Bizimki şimdi nerededir bilmiyorum. Eski tabakhanelerin Bezire taşları da yok oldu. Ne işe yararlar demeyin, bir tek taş için dünyanın öbür ucundan gelenler var.
90’larda Belediye Başkanı Ömer Baygın zamanında sokak çeşmeleri yenileniyordu, ama su yollarını bilen yaşlıların ölümleri ile, üzerinde yapımcısı, yapım yılı, hayrat sahibi yazılı kitabeleri olan çeşmeler de bir bir kuruyordu.
1882’ de yapıldığı bilinen Çan saati, saat başı çalarak vakti duyururdu, zaman onu da susturdu. Yıkılıp yerine yenisi yapılan Yeni Cami için, Ramazan davulcusu şimdi “Yeni cami direk ister, söylemeye yürek ister, benim karnım toktur, ama arkadaşım börek ister” manisini de unuttu. Zamana direnen Keçi Kalesi, Asar Kalesi, Kiliseli Han, Vezir Han ve Esentepemizin değerlerini bilenler dilerim korumayı da unutmazlar.
Ne yazık ki çevreyi bilinçsizce kirletenler gibi biz de şehrimizin güzelliğini yok ederken, insanlarla selamlaşmayı unutup, komşu külüne muhtaç olmayacak şekilde soyutlandık. Yükselen hayat şartları herkesi kendi başının çaresine bakmaya zorlarken, yaşanan mekânlardaki sıcak dostluklar da yerini soğuk rüzgârlara terk ediyordu.
Ve ne yazık ki şimdi E5’ ten baktığımızda yeşillikler içindeki o muhteşem panoramayı göremezsiniz, bir sahne dekoru gibi görünüp, kaybolup gitti
Devam edecek…