Yeniden Refah Partisi Gerede İlçe Başkanı Veysel Ayeroğlu, toplumsal yapıyı bozan TV yapımlarını eleştirerek basına yazılı basın açıklamasında bulundu.
Yeniden Refah Partisi Gerede İlçe Başkanı Veysel Ayeroğlu açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Uzun zamandır Türkiye’nin gündemini meşgul eden ve toplumsal yapımızı ve aile kurumunu hedef alan İstanbul Sözleşmesi’nin ve bu sözleşmeye dayanarak hazırlanan yasaların yol açtığı tahribatları konuşuyoruz. Bu konuyu Türkiye’nin gündemine getiren Yeniden Refah Partisi, Türkiye bu sözleşmeye taraf olmaktan vazgeçene kadar gündemde tutmaya ve her platformda konuşmaya devam edecektir.
Ancak ülkemizin ve milletimizin toplumsal yapısını ve aileyi hedef alan tek tehlike İstanbul Sözleşmesi değildir. Karşı karşıya olduğumuz diğer bir tehlike, evlerimizin baş köşesinde duran televizyonlar ve bu televizyonlarda yayınlanan yapımlardır.
İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanmış Batılı zihniyetin bir ürünü iken, televizyonlardan yayınlanan yapımlar maalesef “Yerli Yapımlar!” olarak karşımıza çıkmaktadır.
Programlar, filmler, yarışmalar milletimizin temel değerlerini, inancını, sosyal ilişkilerini, aile yapısını, yeni nesillerin gelişim süreçlerini maalesef olumsuz etkilemekte, tek elden çıkmış gibi birbirine benzer yapımlar yeni ama sorunlu bir toplum yapısı ortaya çıkarmaktadır.
İçerisinde mafya, silah, cinayet, uyuşturucu, çarpık ilişki, LGBT özendirmesi olmayan bir film bulmak imkansız hale gelmiştir. Mafya filmlerinde her bölüm onlarca insan öldürülmekte ama öldürenler hiçbir cezaya muhatap olmayan kahramanlar olarak sunulmaktadır. Bunlar gerçek hayatla alakası olmayan senaryolardır, adı üzerinde filmdir diyerek geçiştirmek mümkün değildir. Yapılan bir araştırmada “Dizilerde kutlanan özel günler gerçek hayatta beklentini artırıyor mu?” sorusuna evet cevabı verenlerin oranı %35 düzeyindedir. Buna benzer kendi hayatını filmdeki kahramanlarla özdeşleştirme yaklaşımı farklı konularda da kendini göstermektedir. Özellikle 18-25 yaş arası gençlerde, mafya dizilerinden etkilenme ve buna bağlı olarak ortaya çıkan olumsuz sonuçlar sıklıkla görünür hale gelmiştir.
Mafya temalı Türkiye’nin en fazla izlenen dizilerinden birinin oyuncalarıyla yapılan bir röportajda, oyuncuların neredeyse tamamının kendilerinin oyuncu olduklarını, gerçekte mafya olmadıklarını, set çalışmaları bittikten sonra siyah takım elbiseleri çıkarıp kendi kıyafetlerini giydiklerini anlatmaya çalışıyor olmaları, bu dizilerin toplum ve özellikle gençler üzerindeki etkisini ve ortaya çıkardığı algıyı göstermek açısından önemlidir.
Haberlerde karşımıza çıkan silahlı çatışma olaylarının artmasında, gözaltına alınan şüphelilerin rahat tavırları, yakında çıkarız açıklamaları, sonunu düşünen kahraman olamaz yaklaşımlarında adli mekanizma içerisinde yaşanan sorunların yanı sıra televizyon dizilerinde sunulan olumsuz portrenin de payı vardır.
İstanbul Sözleşmesi’nin en temel hedefi LGBT’yi meşrulaştırmaktır. Ve bizim bu sözleşmeye karşı verdiğimiz mücadelenin temelinde de bu vardır. Ancak biz Avrupa Komisyonu’nun ortaya çıkardığı bu sözleşmeyle mücadele ederken, yerli yapım olarak karşımıza çıkan film ve programlarda LGBT güzellemeleri yapılmaktadır. Birçok program ve filmde özendirici karakterler genç nesillere rol model olarak sunulmaktadır. İstanbul Sözleşmesi’ne karşı mücadele ederken bu yapımlara sessiz kalmamız mümkün değildir.
Reality Show formatı olarak sunulan programlar ise, gerçek hayatta yaşanan sorunları ve bu sorunların kahramanlarını konu edinmekte. Ele alınan konuların ve zaman zaman aklın ve mantığın sınırlarını zorlayan olayların, TV dizilerinde ki senaryolara benzerliği ise şaşırtıcıdır. Hayatın akışı içerisinde insanların birtakım sorunlarla karşı karşıya kalması, akıl ve mantığı zorlayan olayların bir parçası olması ne kadar istenmese de mümkün olabilir. Ancak bireylerin isteyerek ya da istemeyerek yaşadığı bu sorunların toplumsallaştırılması makul insanların yapacağı bir iş değildir ve olmamalıdır. Maalesef bu program formatı, insanın aklına gelmeyecek olumsuz olayları toplumsallaştırma ve bir süre sonra normalleştirme görevini yerine getirmektedir.
Diğer bir olumsuz yapım örneği yarışma formatlı programlarda, aile bireylerinin, komşuların, arkadaşların, gelin ve kaynanaların birbirlerinin yaptıklarını beğenmeme ve ağır bir şekilde eleştirme kurgusudur. Bu yarışma kurgusu yavaş yavaş toplumsal hayatın bir parçası haline gelmeye başladı. Kimsenin kimseyi beğenmediği, sadece kendisini önemsediği bir anlayışın toplumsal hayatımıza kazandıracağı tek bir şey yoktur.
Özetlemeye çalıştığımız bu olumsuz yapımlar maalesef her gün televizyonlar aracılığıyla evimize girmekte ve bu yapımların altında milli ve manevi değerler üzerinden hamaset yapan bazı kişi ve kurumların da imzası bulunmaktadır.
Yapılması gereken, bu olumsuz program ve filmlere karşı RTÜK aracılığıyla ciddi düzenlemeler getirmektir. Devletin görevi toplumsal yapıyı, aileyi, bireyleri ve yeni nesilleri düşünsel ve zihinsel olarak korumaktır. Zihinleri ifsat eden yapımlar devam ettiği müddetçe bir on yıl sonra, bugün toplumsal yapısını, aile düzenini, ahlaki yaklaşımlarını ciddi şekilde eleştirdiğimiz batılı toplumlara benzer bir yapı karşımıza çıkabilir. Allah muhafaza buyursun.
Genel Başkanımız Dr. Fatih Erbakan’ın “Para kaybetsek yeniden çalışır kazanırız, Allah korusun toprak kaybetsek savaşır kazanırız. Ancak neslimizi koruyamaz ve kaybedersek kaybettiğimiz o nesli tekrar kazanmak mümkün olmaz.” sözü herkes tarafından dikkate alınmalıdır.
Yeniden Refah Partisi olarak bizler “Önce Ahlak ve Maneviyat” ilkesini benimsemiş bir siyasi hareket olarak dile getirdiğimiz tüm bu olumsuzluklara karşı adım atacağımızı, iktidara geldiğimizde başta çocuklarımız ve gençlerimiz olmak üzere toplumumuzu koruyacak düzenlemeleri mutlaka yapacağımızı bu vesileyle bir kez daha ifade ediyoruz.”