Çatalhöyük’te Büyük Keşif!
Dünyanın kentleşmenin ilk izlerinin bulunduğu Çatalhöyük’teki son kazılarda, Neolitik döneme ait büyük bir keşif yapıldı. Çumra ilçesinde yer alan bu antik kentte, Mekan 66 olarak bilinen alanda yapılan kazılarda, 8 bin 600 yıl öncesine dayanan bir ekmek bulundu. Bu keşif, hem arkeolojik hem de gıda tarihine ışık tutan önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Mayalanmış Ekmek Bulundu
Çatalhöyük’teki kazıları yürüten Necmettin Erbakan Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (BİTAM) tarafından yapılan analizlerde, bulunan organik kalıntının milattan önce 6600’e tarihlendirilen mayalanmış ekmek olduğu belirlendi. Kazı Heyeti Başkanı ve Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Umut Türkcan, bu bulgunun Çatalhöyük’ün önemini vurgulayarak, modern arkeolojinin gıdanın da arkeolojisi üzerine yoğunlaştığını ifade etti.
Ekmek buluntusunun, Çatalhöyük’ün Neolitik dönemine ait bir fırında bulunması da oldukça dikkat çekici. Türkcan’a göre, fırının köşesinde bulunan organik kalıntının dikkatli bir belgelemeyle ekmek olduğu anlaşıldı. Bu bulgu, Çatalhöyük’ün sadece mimari ve sanatsal açıdan değil, gıda kültürü ve tarihi açısından da önemli bir merkez olduğunu gösteriyor.
Kazı ekibinden Salih Kavak, bulunan ekmek kalıntısının kimyasal ve fiziksel analizlerinin yapılmasının heyecan verici olduğunu belirtti. Yapılan analizler, buluntunun gerçekten mayalanmış ekmek olduğunu doğruladı. Bu keşif, dünyada bilinen en eski ekmek örneklerinden biri olarak kayda geçti.
Kimyasal Analizlerle Tespit Edildi
Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Doğan, BİTAM’da yapılan analizlerin bu tür tarihi keşiflerde önemli bir rol oynadığını vurguladı. Ekmek buluntusunun özellikle görüntüleme ve kimyasal analizlerle doğrulandığını belirten Doğan, Türkiye’deki laboratuvarlarda yapılan bu analizlerin büyük bir önem taşıdığını ifade etti.
Bu keşif, Çatalhöyük’ün sadece geçmişte değil, günümüzde de araştırmacıların ilgisini çeken bir merkez olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin ve dünyanın tarihine ışık tutan bu bulgu, arkeoloji ve gıda tarihi alanındaki çalışmalar için önemli bir kilometre taşı olarak kabul ediliyor.
(Haber Merkezi)