1960’lı yıllardı. 6-7 yaşlarındaydık. Aşağı Tekke Camii’nin bahçesinin sol tarafında tahtadan uzun bir baraka ve eski bir şadırvan vardı. Yaz tatillerinde, Gerede’nin okul çağındaki aşağı yukarı bütün çocukları (40-50 kişi kadar), o baraka kursta ellerimizde Kur’an Dili veya Kur’an-ı Kerimlerle kutsal kitabımızı okumaya çalışırdık. Her şey bir disiplin içerisindeydi. Gelince hemen, kesilmiş kartonlara yazılı olan sıra numaralarımızı alır o günkü dersimize çalışarak sıramızın gelmesini beklerdik. Sıramız geldiğinde önce yüzünden okur, kaldığımız yere balmumu ile işaret koyardık. Sonra ezberimize sıra gelirdi. ‘’Vedduha’’ suresinden aşağıda hangi suredeysek ezbere okur, hocadan ‘’geçtin’’ sözünü duyarsak diğer sureyi ezberlemeye başlardık. Öğle vakti yaklaşırdı. Merhum müezzin Hacı Hamdi Ağabey öğle ezanını okur, öğle namazlarımızı kılar, dağılırdık. Her birimiz bir başka hülyanın, bir başka rüyanın, bir başka dünyanın peşine takılır akşamı yapardık. Yarın yine ilk numaraları almak için erkenden gelir, sıramızın gelmesini beklerdik. Yaz tatilinin sayılı günleri bu minval üzere geçerdi. Ama biz hiç sıkılmaz, tatilin sonu yaklaştığında hüzünlenirdik. ***
Nostalji yapmak, çocukluk günlerimizi yâd etmek için yazmıyorum bunları. Bir büyük insandan söz etmektir amacım. Gerede’nin tükenmeye yüz tutmuş, manevi dinamiklerinden birini, belki de pek kıymetini bilemediklerimizden sona kalan birini, cılız kelimelerle sizlere sunabilmektir dileğim.
***
Gerede’de yaşayıp da yaşı 30-40’ın üzerinde olan çok kişide az çok emeği vardır hocamızın. Binlerce öğrencisinin okuduğu her Ayet-i Kerime’de, sevap hanesi yükselmektedir inşallah.
O yıllarda kurslar yok denecek kadar azdır. Kur’an okutan imamlara ödenen şimdiki gibi bir ek ücretin esamesi yoktur henüz. Haftalık izin günü kavramı imamlara yabancıdır. Öğleye kadar 40-50 öğrencinin önce okuması dinlenir, yanlışları düzeltilir sonra ezberleri dinlenir. Öğle sonrası ise hafızlığa çalışanlar dinlenir. Yani sizin anlayacağınız 7/24 non-stop bir emek çağlayanıdır söz konusu olan.
***
Bütün bu gayretlerin sahibi, bereketli bir ömürle müşerref olan hocamız Yusuf Şengönül’den bahsettim dilimin döndüğünce. Bir eski(mez) çınardan bir yaprak düşürmek istedim tarihe, gücümün yettiğince.
***
Arz-ı hürmet eder, dualarınızı bekler, ellerinizden öperim muhterem hocam. Nice sağlıklı yıllar dilerim efendim.
Kaleminize sağlık…
Yazınız bir talebenin hocasına duyması gereken vefaya temsili bir örnek olmuş Vefalı olmak çok önemli bir erdemdir.Bahsettiğiniz Yusuf Şengönül hocamız halihazırda hayatta mı
Degerli kardesim, kalemine ve gonlune saglik, bana cok guzel anilar hatirlattin. Allah hocamiza saglikli omur devami versin.
hOCAEFENDİ HALEN SAĞDIR.
hocaefendi halen sağdır..