Hayatta en mutlu olduğum zaman dilimlerinden biri sevdiğim insanlarla Türk Kahvesi içtiğim anlardır.
Kahve, Kanuni zamanında Yemen Valisi Özdemir Paşa ile İstanbul’a getirilmiş.Yemen’de (Habeşistan/Etiyopya) kahve çekirdeğinin kıymeti anlaşılmamışken Osmanlı, kahve çekirdeğini kavurmuş, öğütmüş, pişirmiş ve özel sunumlarla ikram etmiş.Kahve, yapılış şekli ile de Dünya’ya Türk Kahvesi olarak yayılmış.Kahvenin sevilmesi ile Osmanlı’da kahvehaneler oluşmaya başlamış ki kahvehaneler denetimsiz sivil grupların toplandığı ilk yer olarak biliniyor.Şiir, edebiyat sohbetlerinin yapıldığı, kitap ve güzel yazıların okunduğu, tavla ve satranç oynanan alanlar olmuş ilk zamanlar kahvehaneler.Avrupa’da ilk kahvehane Viyana Kuşatması sonucunda Viyana’da açılmış, sonra tüm Avrupa’ya, oradan da Dünya’ya yayılmış. Dünya’daki tüm kahvelerin atası Türk Kahvesi ve bugün ki cafelerin temeli de kahvehanelerimiz olmuş.
Tadında gerçek bir Türk Kahvesi içmek için kahvenin kalın bakır cezvede yapılması önerilir ve de fincanın ölçüsü oranında kesinlikle soğuk su konulması…”Bir tutam telve ile suyun aşkıdır kahve, bırakın aşklarını yaşasınlar ateş üstünde” denir kahve için…Kahveyi karıştırdığın kaşık dik tutulursa köpüklü kahve, yan tutulursa kaymaklı kahve olurmuş ki bazıları bol köpüklü bazıları kaymaklı sever kahveyi.Cezve içindeki kahve bir iki karıştırılıp bırakılmalı denir kahveyi hazırlarken.Kahve bakırdan yapılmış kalın cezvede, odun ateşinden mütevellit köze sürülüp çekilir, ağır ağır pişirilir.İlk kaynamada köpüğü alınır, sonra ortası sonra telvesi…Üç taşımda, kahve, fincanlara paylaştırılır.Tadı, köpüğü, kokusu, pişiriliş şekli ile içime hazırdır kahve.Yanında enfes lezzette lokum ile ikram edilir…ve içilmeden önce birkaç yudum su ağıza alınıp ağız, kahvenin tadını alacak hal için arındırılır.İçmeden evvel telvesinin de dibine çökmesi beklenilir kahvenin…Sunumunu güzelleştirecek çini, gümüş fincan takımları, tepsiler, lokumluklar yapılmış zamanla…Kız isteme merasimlerinin vazgeçilmez içeçeği olmuş kahve..Kahve pişirmeyi bilmeyen kız evlendirilmemiş vaktiyle..Dibinde kalan telveden fal bakılıp tatlı sohbetlere de vesile olmuş kahve.
Türk Kahvesi acele, ayak üstü içilecek bir içecek değildir. Kahve, sütle yapılan menengiç kahvesi, üzerine badem parçaları eklenen cilveli kahve halinde çeşitlendirilip, zamanla damla sakızlı, naneli, kakuleli gibi farklı aromalarla tatlandırılmış.Kahvaltı, “kahve altı” sözcüklerinden türemiş ki sabahları içilen Türk Kahvesi evveli yenilen yemek anlamındadır.Bir kahvenin kırk yıl hatırı olup, dostluk pekiştirilmesi için kullanılmış kahve ikramı.Çocuklara bir zararı var mı bilmem ama büyüklerin içeceği olarak bilinir kahve toplum içinde.Çocukken “çocuklar” hatta “kızlar kahve içmez” denirdi nedense! Sonrasında genç kız elinden yapılmış kahvenin özel olduğu söylendi! Akşam yemeğinden sonra kızlarının anne babalarına kahve yapması, kadının kocasına kahve ikramı özel hallerden sayılır hala.Kahvenin kendinden ziyade, sayesinde var olan muhabbeti güzeldir belkide.Zira denmez mi gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül muhabbet ister kahve bahane
Osmanlı ve sonrasında Türk Kahvesi, öğütülmesinden pişirilişine, sunum ve içilme usulüne göre bir seramoni haline gelmiş hasılı…Son zamanlarda sosyal paylaşım sitelerinde yayınlanan fotolarda farklı güzellikte fincanlar içinde Türk Kahvesi sunumlarının fotoğraflanmasından çıkardığım sonuç; Türk Kahvesi Kültürü’nün yaşatıldığı…Yakın çevremde de ne mutlu Türk Kahvesi içimi özel bir hal olarak değerlendiriliyor.UNESCO tarafından “Somut Olmayan Kültürel Miras” olarak kabul edilmiş Türk Kahvesi. Dünya çapında kahve geleneğinimizin tanıtımı ve patentlenmesi konusunda kurum ve kuruluşlar çabada, her ne kadar geç kalınmış bir hareket olsa da…