Toplumdaki bazı güçlüleri ve onların artıkları için peşlerinde koşanları görmüşsünüzdür. Bazıları pohpohlayıp, şakşaklayarak bir mevki elde etme peşindeyken, peşinde koşulanlar da yüksekten daha yükseği seçme işindedirler. Sözüm layıkı ile millet için, adil çalışanların dışına.
Hani aslan avını yakalayıp öldürdükten sonra onu yer, karnını doyurur, sonra da çakallar, sırtlanlar ondan arta kalanları yemek için kalan leşe üşüşürler bilirsiniz. İşte bu onun gibi bir şey.
İster madden, ister siyasi güçlünün hemen etrafında birileri beliriverir. Şayet güçlü olan bir de bizim tabirimizle “Ne oldum delisi” olmuş, hak ve adaleti, haramı helali unutmuşsa, kuyruk yalayıcıları için gün doğmuştur.
Sebep köprü ve ayı meselesi ise; Vazgeçelim bu sevdadan. Ne köprü sağlamdır de de ayı. Hani ne derler; “Gün olur devran döner…” Gerisini siz tamamlayın.
Lakin ayılar oldukça kuyruk yalayanlar da parsa toplayanlar da var olacaklar. Çünkü mesele yeme meselesi.
Şair Tevfik Fikret geçmişte ne yazmış bakalım;
“Erir zavallı memleket, verir ne varsa, malını
Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini
Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini.*
Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini…
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! ”
İşte böyle yazmış o devrin şairi “Han-ı Yağma”da
Devir değişti, peki şimdi efendiler ve kuyrukçular yok mu?
Varlar elbet. Hiç yok olurlar mı?
Ama şükür ki aramızda memleketi hala Hak için sevenler de var.
Dileyelim onların adaleti şaşmasın.
*Yağma sofrasını, gönül sevincini
Hocam sizleri tebrik ederim, mesajı tam adresine ulaştırmayı başarmışınız…