Bugün, insan olarak, fertler olarak, beşeri münasebetlerde çok önemli bir ölçü, seviye, prestij olan Güleryüz ve Tatlı dil üzerine sohbet etmek istiyorum.
Hani kıssadan hissedir, çok anlatılır, ben yine anlatacağım. Bir hanım, beyine evden ayrılırken, boş bir kavanoz vermiş, bal alması için. Adam, dönüşte kavanozu doldurmuş ve hanımına vermiş. Hanım kavanozu açmış bakmış, bir de ne görsün. Kavanoz bal yerine sirke dolu değil mi? “Bey, bir yanlışlık yok ya, ben sana bal ısmarlamıştım. Sen sirke almışsın. Allah allah, hanım bir yanlışlık olsa gerek, ben bal aldım. Meğer bal satan dükkanla sirke satan dükkan yan yana imiş, adam dükkan sahiplerinin davranışları, yaklaşımları bal gibi olanının dükkanına girmiş ve kavanozunu doldurtmuş, giren çıkanın da bolluğuna bakarak. O da meğer sirkeci imiş, tabi ki kavanozdaki de sirke. Tavırlarıyla, konuşmaları ile bal satan adamın dükkanından sirke satın almış. Demek ki insanın konuşma ve tavırları, bal gibi olunca, sattığı da bala dönüşüyor, sirke bile olsa.
Güleryüz, Tatlı dil, insanlar arasında sevgiyi ortaya çıkaracak, kardeşliği ortaya koyacak araçların en güzelidir. Güleryüz sahibi, tatlı dilin mekânı olan kalp, o gönül, sevgi ile doludur. Sevgi dolu bir kalpte, kötü huylar barınamaz. O halde, sevgi dolu kalp, güleryüz, tatlı dil ile diğer insanlara uzanır, ulaşır. İyi huylar kalbi yumuşatır, sevgi ile kuşatır, güleryüz, tatlı dil ise bunun göstergesidir. Güleryüzlü tatlı dilli insan, herkese yumuşak davranan, sertlikten uzak insandır.
Sevgili Peygamber Efendimiz (sav) buyurdular : “Şu dört haslet kendisinde olmayan kimse; akıllı, ilim sahibi, güzel huy sahibi, güleryüz sahibi, olamaz” buyuruyor, Peygamber Efendimiz. Bunlar: 1.Allah korkusu, bütün hayır ve faziletlerin başı. 2.Güzel haya, utanma duygusu. 3.Yumuşaklık, yumuşak kâlp, güzel huylu kâlp, sevgi dolu kâlp, güleryüz, tatlı dilli insan. 4. Emri altında bulunanlara cömertlik yapanlar, insanlara iyi muamele etmek, aklın yarısı. Suali güzel sormak, ilmin yarısı.
Güleryüzlü, güzel sözlü olan insanlara, Cenab-ı Mevlâ, mal ve servet vermiş gibi sevimlilik vermiştir.
Çağdaş düşüncede merkez, İnsana saygı. İnsan unsuru yeniden gündemde. Batılılar yeni keşfettiler, insanı. Oysa “insana önem verilmesi gerekliliğini” vurgulayan sözler aslında bize hiç de yabancı değil. Bizim kültürümüzde nice nice nurlu ışıklar var ki! İnsana önem verilmesi gerektiğini yüzyıllar öncesinden bizlere aktarmışlar. Bunun en üst örneği Yunus Emre’dir. Verdiği tüm öğütler “insan” merkezlidir. “Kendine yapılmasını istediğin şeyi sen de başkalarına yap.” der. “Gönül kırma” der. “Kendine ne istiyorsan, karşıdakilere de iste. Onların gönüllerini kırma. Çünkü onlarda insan. Sen kendine neyi hak görüyorsan, onlarında hakları vardır.”
Ben gelmedim kavga için,
Benim işim sevgi için,
Dostun evi gönüllerdir,
Gönüller yapmaya geldim.
Yunus Emre der, Hoca,
Gerekse var bin Hacca,
Hepsinden iyice,
Bir gönüle girmektir.
Bir kez gönül yaptın ise,
Er eteğin tuttun ise,
Bir kez hayır ettin ise,
Birine bin az değil.
Yunus Emre’nin yüzyıllar öncesinden söylediği sözlerin ortaya koyduğu düşünce temasının özünün hâlâ geçerliliği de ortada.
“Sevgisiz kalbin dili, sivridir.”
“ Rüzgâr eken, fırtına biçer.”
“Zulüm payidar olmaz.”
“ Ne ekersen onu biçersin. ”
Yumuşak, Mutedil, Mütebessim davranmak, Allah’ın kullarına verdiği büyük bir ihsandır. Allah-ü Tealâ’nın sevdiği şeylerin başında yumuşak ve ağırbaşlı olmak, geliyor. İnsan, yumuşaklığı, tatlı dili sebebiyle, gündüzleri oruç tutanların, geceleri nafile namaz kılanların derecelerine kavuşuyor.
Dinimiz İslâm, müslümanların, birbirilerine karşı iyi huylu olmalarını, kardeş gibi yaşamalarını emrediyor. Müslüman kendisi için istediğini başkaları için de isteyendir. Kendisi için istemediğini başkaları için de istemeyendir. Müslüman kızdığı zaman öfkesini yenendir. Kızdığı zaman öfkesini yenerek, yumuşak davranan kimseyi Allah-ü Tealâ’da seviyor, Peygamber Efendimiz buyurdular: “dikkat edin size haber veriyorum, cennetin yüksek derecelerine kavuşmak isteyen, saygısızlık yapana yumuşak davransın, zulmedeni affetsin, malını esirgeyene ihsanda bulunsun, kendisini aramayan sormayan ahbabını akrabasını arasın. Kuvvetli olmak, başkasını yenmek demek değildir. Kuvvetli olmak, kahraman olmak, kendi öfkesini yenmek demektir. Din kardeşine güleryüzlü olmak, ona iyi şeyleri öğretmek, kötülük yapmasını önlemek, yabancı kimselere aradığı yeri göstermek, sokaktan taş, diken, benzeri şeyleri temizlemek, başkalarına su vermek hep sadakadır.