Dünden devam…Nitekim Peygamberimiz(sav) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Helaller bellidir, haramlar bellidir. İkisinin arasında müştebihat (yani haram olup olmadığı belli olmayanlar) vardır. Bunları insanların çoğu bilmez. Kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, ırzını ve dinini korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere dalarsa, harama düşmüş olur…” (İmamı Nevevi, Kırk Hadis, Muhtasaru’l-Ehadis, hadis no:545)
Abdullah bin Ömer (r.a.): “Namaz kılmaktan yay gibi, oruç tutmaktan çöp gibi kalsanız da, haram ve şüpheli şeylerden kaçınmazsanız, Allah o ibadetleri kabul etmez.” buyurmuştur.
Uyanık ve akıl sahibi her mü’min, amellerini söndürecek amellerden kaçınmalı, yediklerinin helal ve temiz olmasına, besmele ile kesilmiş veya hazırlanmış ve meşru bir şekilde te’min edilmiş, helal yollarla kazanılmış olmasına azami derecede özen göstermelidir. Helal ve temiz gıda almak, haram ve şüpheli şeylerden kaçınmak bütün Mü’minler için, özelikle de ehli ilim ve ehli maneviyat için en mühim görevlerden biridir.
Cenâb-ı Hak öyle bir Rezzak’tır ki, ana karnındaki çocuğun doğduğu zaman emeceği sütü onun dünyaya gelmesinden önce yaratmakta ve annesinin göğsünde depo etmektedir. Deniz içindeki balıkları ve kar kaplamış dağlardaki canlıları rızıksız bırakmayan yüce Allah, yaratılmışların şerefçe en üstünü olan insanı yiyeceksiz bırakır mı?(ERRIZKUALLAH)
İslâm dininin haram kıldığı bir işle kazanç teminine kalkışan bir şahsa, o işi yapmaması tavsiye edildiği zaman, “Bu kazanç yolunu bırakırsam karnımı doyuramam, evimi ve evlâdımı idare edemem” derse, imanının tam ve Rezzak olan Allah Teâlâ’ya güveninin tamam olmadığı anlaşılmış olur.
İnsan, yiyeceği maddeleri kirli şeylerden ve mikroplardan uzak tutmaya hassasiyet gösterdiği gibi, şüpheli lokmadan ve haram olan şeylerden sakınmakta da göstermelidir. Haram lokmanın âhiretteki sorumluluğunu idrak eden Müslüman, gerekli araştırmayı yapmalıdır.
Allah Resulünün haramdan sakınmayı ihtar eden bir başka hadisi şeriflerinde şu uyarı yapılmaktadır:
“Nefsim (kudret) elinde olan (Allah)a yemin olsun ki, birinizin ipini alıp dağa gederek odun toplaması, sonra onu sırtına alıp getirmesi (ve satıp)bedelini yemesi, halktan dilenmesinden hayırlıdır. (Yerden) toprak alıp ağzına koyması, Allah’ın haram kıldığı şeyi ağzına koymasından (yemesinden) o kimse için elbette daha hayırlıdır”
Haramdan sakınma hususunda ne derece hassas olmamız gerektiğine delil olsun diye asr-ı saadetten bir örnek vermek istiyorum. Sıddıklar zümresinin serdarı olan Hz. Ebû Bekir (r.a.), kölesiyle bir anlaşma yapmıştı. Köle, kendisinin satış bedeli olan parayı taksit taksit ödeyecek ve tesbit edilen paranın ödenmesi tamam olunca hürriyetine kavuşacaktı. “Kitabet muamelesi” denilen bu anlaşma gereğince köle, taksidine mahsuben her gün bir şey getiriyordu. Günün birinde de bir tabak hurma getirmişti. Hz. Ebû Bekir çanaktan bir hurma alıp yemişti.
Bu sırada köle, “Efendim, bu hurmanın nereden geldiğini biliyor musun?”“Nereden?” diye sormuş. Köle, “Birine fal bakmıştım. Bu işten de pek anlamam amma bir şeyler söyledim. O kimse de buna karşılık bana bu hurmayı verdi, ben de günlük taksidimi ödemek için size getirdim”“Ya Rabbi, bilgim haricinde bu hurmadan içimde bir şey kaldı ise, ahiret hayatında bundan dolayı beni muaheze etme” diyerek göz yaşları içinde dua etti. demiş.
Hz. Sıddik: demiş. Hz. Ebû Bekir, aldığı bu cevap üzerine hemen dışarı çıktı, parmağını boğazına soktu ve öğüre öğüre midesini boşalttı.
İman nuru le pırıl pırıl hâle gelen kalplerinizi haram olan şeylerle lekelemeyiniz. Dostun ve düşmanın bir araya toplanacağı kıyamet gününde Peygamberimizin, Allah dostlarının ve annenizle babanızın gözleri önünde haramla kirlenmiş bir yüzle bulunmak istemiyorsanız ateşten sakınırcasına haramdan uzak durunuz.
İnsanın iç yüzünün açığa çıkacağı, sahte boyaların ve aldatıcı foyaların döküleceği kıyamet gününde rezil ve rüsvay olmak istemeyen, kesesine haram para, midesine haram lokma koymamalıdır.