Nursel, Var mısın Yok Musun programında yarışmacı koltuğunda oturdu. Yaşıyor.
Özgecan, evine dönecekti. Yanlış iki kişinin bulunduğu minibüsün koltuğunda oturdu. Yaşamıyor.
Nursel, doğru zamanda doğru yerdeydi. Acun’un programında uzun süre yarışmacı kaldı. Hazin hikayesi ve sempatik tavırları beğenildi. TV programcıları ilgilendiler ve O artık bir fenomen. Yoksulluk, kimsesizlik, sıradanlık bitti. Varlıklı ve ünlü. Rastlantılar dünyası yüzüne güldü. Olanlar için kimseyi suçladığımız yok, bu düzen bozuk demiyoruz. Sonuç iyi çünkü.
İkinci olay yazgı değilse, o iki kişi birer cani ve mutlaka yasalar cezalarını verecektir. Ama suç sadece iki kişi ile sınırlı değil, o canilerin yetiştiği bir ortam var. Aile ve toplumda da kusur payı bulunmalı. Bu yapı sorgulanmalı. Nedenler saptanmalı ve ortadan kaldırılmalıdır.
Özgecan’ın başına gelen kendi yazgısı ise, yani sonunun bu şekilde olacağı alnına yazılmışsa; o zaman senaryodaki rolleri canilik olan iki kişiyi nasıl suçlayacağız. Yazgının gerçekleşmesindeki rollerimizi oynadık diyeceklerdir. İşte bu olamaz. Bu durumda her türlü kötülük için savunma hazırdır. “Bana verilen görevi yerine getirdim, suçsuzum.”
Demek istiyorum ki. Felakete uğramışlara “Her şey Allah’tan veya kader böyleymiş” denilmesi teselli mahiyetinde söylenen beyaz yalanlardır. Gerçek, Allah’ın herkese bir varlıkla bir akıl verdiği ve verilenler ölçeğinde sorumlu olacağıdır. Toplum düzeni ise, kurallarla sağlanmalıdır. Suçlar karşılığı yasalarla belirlemektedir.
Düşünmemiz gereken yargılamalar değil, suçların ne şekilde yok edileceği olmalıdır.
Haya (utanma) dinimizin tümüdür demiştir Peygamberimiz.
Hedefimiz güzel ahlaklı insanı yetiştirmek olmalıdır.