NEREDELER? 08.05.2014
Gün doğarken meşrıkten, mağrıbı beklemekte geceler;
Bir hafif rüzgar eserken, çıkıyor kuytudan niceler;
Işık hüznelerini kapatıp gizliyemiyor pencereler;
Atlastan da dikilmiş olsa o perdeler.
Semalardan yankılanırken o ulvi ezan sesleri;
Gönül büyük bir hasretle bekliyor o nefesleri;
Parçalamak istercesine, etrafındaki kafesleri;
“Küçük dağları ben yarattım.” diyenler nerdeler?
Vefa bahçesinde o nadide gülleri deremeyenler;
Güllerin kokusunda, O’nu göremeyenler,
Geleceğin neler getireceğini bilemeyenler;
Güya, geçmişlerine sünger çekmekteler.
Mazi yaşanır, istikbale duygular farklı arzulanır;
İnsan elbiselerle kuşanır, giydikleri eskimeyecek sanır;
Tekke düşer kel görünür, o an utanır;
Utanmayı unutanlar, etrafını da yaktılar;
Bir dostuna Allah’ın selamını çok görenler;
Gururundan gimek istedikleri kapıdan dönenler;
Yaşlı- genç, kadın-erkek; bir çok dostunu gömenler;
Sanki ölmeyecekmiş gibi, dünyaya kzık çaktılar.
Sanma ki, bu alem insana kalacak baki;
Bilinmeli ki, bu hayat geçici, gider elden mevki;
Dudaklar çatlayacak, ama gelmeyecek saki;
Suları kesenler, dil damak yapışmış beklemekteler.
Her beldenin iki mahallesi var; bir altı bir üstü;
Sadakayı cariyen yoksa, altı da sana küstü;
Bu dünya çecici, konakladığım bir üsttü;
Gölgelendiğin ağacın dallarını kurutacaklar.
Sezgi’m duyguların Sünnetullah’a uygun olsun;
Varsın bedenin yıpranmış, yüreğin yorgun olsun;
Sen sakın küskün olma, onlar kırgın olsun;
Musallada seni de, onları da birgün soracaklar.