12.Bazen dalgınlıkla, oruçlu olduğumuzu unutarak yedik, içtik. Oruçlu olduğumuzu hatırladığımız zaman hemen yemeyi ve içmeyi bıraktık. Ama orucumuz bozuldu mu bozulmadı mı diye bir endişeye kapılmadık. Orucumuzu tamamladık. Zira Allah’ın bizi yedirip içirdiğini inandık.
13.İftar vaktini beklerken ne kadar da sevinçli oluyorduk. Bir an evvel ezan okunsa da dilimiz, damağımız, kuruyan dudaklarımız suya kavuşsa diye, dualarımızla beraber heyecanla bekliyorduk. İşte o anda Peygamber Efendimizin “Oruçlu için iki sevinç vardır. Biri iftar ettiğinde, diğeri de Allah’a kavuştuğu anda duyduğu sevinçtir” sözünü hatırlıyor, Cenâb-ı Allah’tan bize iftar vaktinde duyduğumuz sevinci, O’na kavuştuğumuz zaman da yaşatmasını niyaz ediyorduk.
14.Gündüz bir şeyler yiyip içemediğimizden ağzımızda bir koku oluşuyordu. Fakat bu kokunun Allah katında misk kokusundan daha hoş kabul edildiğini Peygamberimizden öğrenince, Yüce Allah’ın mü’minlere ne kadar çok değer verdiğini, bir defa daha kavradık.
15.Şeytanlar bu ayda zincirlere vurularak bağlandı. Bize vesvese vermedikleri, kötülük telkin edemedikleri için de günah olabilecek şeylerden sakınıp hayırlı ve güzel davranışlarda bulunmaya daha fazla yöneldik.
16.Rasulüllah (sav)’in tavsiyesine uyarak sahur yemeğinin bereketinden istifade etmek için kimimiz sahura kadar yatmadı, kimimiz biraz uyudu sonra kalktı ve sahur yemeğini yedi. Ehl-i Kitâba muhalefet ederek, onların oruçları ile bizim orucumuz arasındaki farkın sahur yemeği olduğunu hatırladık.
17.Sahur ve iftarda yemeklerimizi yerken “Ya! İşte bunu bulamayanlar da var. Şükürler olsun. Allah bulamayanlara da versin” demek yerine gerçek şükür böyle olmalı diyerek fakirlere, yetimlere, kimsesizlere, yediğimizden yedirdik, giydiğimizden giydirdik. Onları da aklımızdan hiç çıkarmadık.
18.Mübarek Ramazan ayında oruç, iftar, sahur, teravih, vaaz, mukâbele, sadaka-i fıtır (9.25 azami), itikâf nasıl mübarekse, bunların insanı nasıl mübarek yapabileceğini düşündük. Yani mübarek Ramazan ayında da, mübarek bir insan olmak için bu ayı çok iyi bir şekilde değerlendirmeye çalıştık. Bir aylık değil, ölünceye kadar mübarek olmaya çalışmak gerektiğini anladık.
19.Bazı televizyon programlarına bakarak, on bir ayın sultanı Ramazan ayının eğlence ayı değil, ibadet ayı olduğu fikri aklımıza iyice yerleşti. Ramazan ayının bir eğlence, şarkı, türkü, direkler arası eğlence ayı haline getiren bazı televizyonlara kendimizi kaptırmadık.
Devam edecek…