Gerede’de Ramazan kültürü yazımızın yayınından sonra, bugün sizlerle bir okuyucumdan gelen çocukluk yıllarına ait bir hatırasını paylaşmak istiyorum. İsmi bizde saklı okuyucuma teşekkür ediyorum. Her konu zamanında güzeldir. Henüz Ramazan ayı bitmedi ve ilgi yazının konusu da Ramazan Pidesi olunca ertelemeden sizlerle paylaşmak istedim.
“Mis gibi ! Sıcak sıcak ! Çıtır çıtır ! Ramazan pideleri geldi! Almaz mısınız? Abiler ablalar…” Bu heyecanlı ve titrek seslerde kalbimin bir parçası saklıdır. Geçmişimin pembe bir hatırası çıkar. Bir an olsun beni düşün, beni hatırla ve beni unutma der.
Dokuz yaşlarında, kıvırcık saçlı, çelimsiz bir kız iken, tek katlı çatılı, küçük ve bahçeli bir evde oturuyorduk. Babamın aldığı maaşla kıt kanaat geçinmeye çalışıyorduk. Paramız geçinmemize ancak yetiyordu. Ama çocuk dünyamızda hayallerimize asla… Ben okul yolundaki bir dükkânda camekâna yapışıp, onu görmek için uğraştığım tombul ve pembe sarı saçlı bebeği; kardeşim Cihan ise, bebeğin yanındaki oyuncak kamyonu almak istiyordu. Bu da ancak; hayallerimizde kalıyordu. Bir gün Cihan :
-Abla sana bir şey diyeyim mi? dedi.
-Şimdi sırası mı Cihan? Bebeğime doya doya bakmak istiyorum.
-Tamam işte ben de bebeğe dokunup, sarılman için bir çözüm yolu buldum. Tabi ben de kamyonumu sürüp, onunla kum taşıyacağım.
-Nasıl olur? Paramız yok ki! dedim.
-Parayı nasıl kazanacağımızı buldum. Hani her gün sokaktan Ramazan pidecisi geçiyor ya. O gür sesiyle Ramazan pideleri satıyor. Büssürü para kazanıyor. Biz de pide satacağız.
-Peki nasıl olacak? Bakalım fırıncı bize pide verecek mi? dedim.
-Fırıncı amcaya yalvarırsak, belki verir abla be. Ne olur hadi gidelim.
Birlikte fırıncı amcanın yanına gittik. Cihan, pide satmak istediğimizi; parayı pideyi sattıktan sonra getireceğimizi söyledi.
-Olmaaz! Çocuklar, siz daha küçüksünüz, hem satamazsınız, veremem. Dedi fırıncı.
-Amca ne olur, satarız. Bir kere deneyelim. Beğenmezsen bir daha pide vermezsin, diye araya girdim. Nafile ikna olacağa hiç benzemiyor fırıncı Amca.
-Amca senin hiç küçükken oyuncağın oldu mu? diye fırıncıya sordu Cihan.
-Nereden çıktı şimdi bu soru? Her neyse hatırlayamayacağım. Ama, herhalde küçük bir kamyonum vardı.
-Peki onu sever miydin? Onunla kum, çakıl taşır mıydın?
-Sevmek ne demek, yanımdan ayırmazdım. Hatta yatağımın başucunda dururdu. Her zaman onunla oynardım, dedi fırıncı.
-Amca biliyor musun? Benim de bir kamyonum var. Ama, bir dükkânın camekânında… Ona yaklaşamıyorum, oynayamıyorum. Sadece uzaktan bakabiliyorum.
-Neden almıyorsun o sevdiğin kamyonu?
-Çünkü param yok. Eğer siz pide verseydiniz; biz de ablamla, pideleri satacak, kazandığımız parayla kamyonumu ve ablamın istediği bebeği alacaktık. Ama ne yapalım? Hadi abla gidelim.
Fırıncının bu sözler karşısında gözleri dolmuş, ne yapacağını şaşırmıştı. Biz tam kapıya yönelmişken:
-Hadi gelin ufaklıklar. Neredeyse beni ağlatacaksınız. Alın şu pideleri satın. Tamam mı ?
Biz ağzımız kulaklarımızda, koşa koşa pidelerimizi aldık.
-Hey küçük hanım, sen pide satamazsın. Erkekler satar. Bırak ta kardeşin satsın, diye tembihledi fırıncı.
-Olmaz fırıncı amca, madem benim de oyuncağım alınacak kardeşimle satacağım pideleri, dedim. Ve birlikte fırından çıktık. İki saat kadar iki mahalleyi ve ara sokakları dolaştık. Bir Cihan bağırıyor, bir ben… Çocuk aklıyla bunu da oyuna çevirdik.”Hangimiz güzel ve gür bağırıyor?” deyip; ara sokaklarda güle oynaya pidelerimizi sattık. Ezanın okunmasına yarım saat kala fırıncı amcaya parayı verip teşekkür ettik. Evde anne ve babamıza, üzülmesinler diye sadece merak ettiğimiz için pide sattığımızı söyledik. Ramazan boyunca satılan pidelerle çok para kazandık.
Bayrama bir gün kala o dükkâna gittik. Ben bebeğimi, Cihan da kamyonunu aldı. Dünyanın en güzel hayallerine kavuşmuş bir şekilde evimize döndük.
“-Abla be, almaz mısın? Çıtır çıtır pidelerden?..”
“-Dur bakayım sen kızsın. Nasıl satıyorsun pideleri?..”
“-Abla, kardeşime yardım ediyorum. Hem ben pide satmayı seviyorum…” dediğim kaç insan aklımdan çıkmıyor.
Benim için bu yüzden Ramazan pidelerinin önemi büyüktür. Yıllar sonra ne zaman sokaktan bir pideci çocuk geçse, yanıma çağırır; pide alırım. Belki onun da bir hayali vardır. Hiç olmazsa, hayalini gerçekleştirmeye katkım olsun deyip, pidelerini büyük bir zevkle alırım.
Ne dersiniz, bir Ramazan pidesiyle, bir çocuğun hayalini gerçekleştirmeye?…Ya da çocuklara bayramlarda hayallerini süsleyen oyuncaklar hediye ederek mutlu etmeye…