Yaşam tarzım içinde ve haliyle çalışma hayatım ve yöneticilik görevimde, yaptığım işlerin dayanağı olması beni rahatlatıyor.Dayanaksız iş yapmak havada kalan bir durum izlenimi veriyor. Dayanak edindiğim iki temel unsurdan biri İslami kurallar diğeri konu ise ilgili yasal mevzuattır.İkisi bir bütündür kararlarımda.Yasal mevzuat dışı hareket etmekte İslami kurallar dışına çıkmakta derin huzursuzluk verir mutlaka.
İşimi yaparken karşımdaki paydaşımla ortak doğruda buluşmak beni mutlu eder ki bu ister İslami Kural ve yasal mevzuat ikilisi ile olsun ister evrensel doğrular ve yasal mevzuat ikilisi ile olsun fark etmez; herkesin baz noktası farklı olabilir, sonuçta doğru olan yapılsında…
Yöneticilikle ilgili beni en çok etkileyen, yol gösteren yazı ve sözleri paylaşmak istedim sizlerle.İlki Osman ÜNLÜ Hoca’nın bir köşe yazısı. “Harun Reşid hazretleri zamanında bir zabıta amiri Hızır aleyhisselam ile her gün görüşüp sohbet edermiş. Zabıta amiri daha çok ibadet etmek için bir gün işinden istifa etmiş. İstifadan sonra Hızır aleyhisselam kendisine hiç uğramaz olmuş. Zabıta amiri çok üzülmüş, ağlamış. Bir gece rüyasında Hızır aleyhisselamı görmüş ve yalvarmış. Daha çok ibadet ettiği halde neden kendisine uğramadığını sormuş Hızır aleyhisselama, ”kusur mu işledim” demiş. Hızır aleyhisselamda ”Ey azîz dostum! Benim sana görünüp sohbet etmem; yaptığın ibâdetler, hayır ve hasenat sebebiyle değildi. Senin o mühim vazîfeni yapıp Müslümanların işlerini hak ve adâlet ile idâre ettiğin için gelip seninle sohbet ediyordum. Hâlbuki, sen bu kıymetli vazîfeyi bırakıp, Müslümanlara hizmeti terk ettin. Hatta onları adâleti olmayan biriyle baş başa bıraktın. Sâdece kendi menfâatin için bir köşeye çekildin. Kendi menfaatini Müslümanlara tercih ettin. Şimdi senin yerine geçen o şahıs, Müslümanlara elem vermektedir. Şu anda onlar sıkıntı ve üzüntü içindeler. Bunlara hep sen sebep oldun. Senin şahsî menfaatinin, Müslümanların umûmî menfaatleri yanında bir kıymeti yoktur. Çünkü uzlete çekilip abdest almayı, namaz kılmayı, oruç tutmayı, zikretmeyi herkes yapabilir. Fakat makâmı ile Müslümanlara hizmet etmeyi herkes yapamaz. Bunun için artık senin yanına gelmiyorum der.”
Hak ve adalet ile yöneticilik yapmanın Allah katında ne kadar üstün bir durum olduğu yönünde farkındalığım arttı bu yazıyla. Devletin eğitmek görgü ve bilgi sahibi etmek için ciddi masraf ve çaba sarf ettiği, görevde yükselme eğitim ve sınavlarında yüksek gayret gösteren bir çalışan ve bu örnekteki hiçbir Devlet yöneticisinin kenara çekilme lüksünün olmadığını fark ettim.Adaletli yönetici olabilmenin Dünya ve Ahirette kazandıracaklarını bilmek belediye başkanlığı adaylığına beni iteleyen temel düşüncelerimden olmuştu vaktiyle..
İyi insanların olmadığı yerde kötüler var olur.Çalışkan, dürüst, erdemli insanlar halka hizmet yönünde her noktada bulunmalıdırlar ki diğerlerine meydan kalmasın.Sorumluluklar arttıkça görevler zorlaşıyor. Neden zor görevlere talip olasın, rahat sakin yaşamak varken denilebilir; çünkü Allah katında mükafatı yüksek.
Etkilendiğim bir diğer yazı: “Hz Ömer günün birinde üzgün ve düşünceli bir halde görülür ve “Ey müminlerin halifesi, seni üzen şey nedir?” diye sorulur.Hz Ömer “Ben bir kötülük yaptığımda, bana olan korku ve saygı sebebiyle, içinizden beni yaptığımdan men eden kimse çıkmaz diye korkuyorum.” der.Bunun üzerine çevresinden bir Sahabe “Allah’a yemin ederim ki; biz senin, Haktan ayrıldığını gördüğümüzde seni bundan men ederiz. Eğer sen böyle bir durumda o şeyden vazgeçmezsen bu kez seni kılıçlarımızla doğrulturuz.” der.Bundan sonra Hz Ömer biraz rahatlayıp, sevincini “Bana, yoldan saptığımda beni düzeltecek arkadaşlar veren Allah’a (cc) hamd olsun.” diyerek ifade eder.
Beşeriz şaşabiliriz. Çevremizde sözüne güvendiğimiz insanların bize yaptığı yapıcı eleştiriler çok kıymetlidir.İnsan olarak davranışlarımızda da yöneticilikte verdiğimiz kararların doğruluğunda da mutlaka bu yapıcı eleştirilerin olumlu etkisi olacaktır.Etrafımızda doğruyu gösterecek insanların varlığı büyük nimet.
- Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL’ın yakın çevresinden birkaç kurmayına kendisini yapıcı yönde sınırsız eleştirme hakkı vermiş olduğunu duymuştum.Hatta bu eleştiriler ÖZAL’ın ailesiyle ilgili bile olabiliyormuş.
Paylaşmak istediğim son yazı Talha UĞURLUEL ‘in Kanuni’nin Akıl Oyunları adlı kitabından.“Osmanlı da rütbelerin sahipleri bu makamlarda baki değildir.Bir yerde uzun süre durulmaz.Her kişinin elindeki anahtar her kalbi açamaz.Mısır’da Beylerbeyi olursunuz, yarın İstanbul’da sadrazam, sonra da düşük rütbede biri. Şahıslar hizmet eder ve sonra mükafat beklemeden bir köşeye kıvrılıverirler. Çünkü onlar asıl mükafatlarını inandıkları asıl hayatlarında alacaklarının idrakindedirler.”
Makamlar kalıcı değil…Verilen görevlerde bize düşen, vazifemiz ne olursa olsun layıkıyla yerine getirmektir. Mükafat Ahiret’te mutlaka verilir. Görev en iyi şekilde yerine getirilir ama şahıslardan taktir beklenmez,Takdir Allah’tandır.
Bu Milletin değerli insanlarına en iyi şekilde hizmet edebilmek dileğimle.
Aslı Gülhan BEK