Kabul ediyoruz ki biz insan oğlu yalan söylüyor, yalandan hoşlanıyoruz,yalana sığınıyoruz,ve onu her zaman yanımızdan ve dilimizden eksik etmiyoruz.Sanki bir borçlu gibi.
Pekiyi kendimizle,vicdanımızla baş başa kaldığımızda hiç söylediğimiz yalanın ayarını değerini faydasını zararını kârını hiç düşündük mü?.En azından bir kez gülüp geçtik mi?.Veya hiç tasasını çektik mi?. Söylediğimiz yalanla hiç gurur duyduksak yalanı söylediğimize üzüldük mü kaygılandık mı? Veya eziklik yaşayıp acı hissettik mi?
Ben diyorum ki ne gezer.Yukarıda saydıklarımın hiç birini göz önüne getirip önemsemedik.Sadece o anda ki hareketin veya lafın gelişatına göre yalanı söyledik,avuntumuz da elden aşağı kalmadık ferahlığını hissettik.
Pekiyi yalan söylediğimiz cemaat inandı mı söylediklerimize.kandılar mı laflarımıza hareketlerimize. Güven duydular mı bize.Ne gezer,Zira o yalanı söylerken ya dudaklarımız titriyordu,ya yüzümüz kızarmıştı, ya da karşımızdakinin yüzüne bakmaktan utanıyorduk.Ama gelişen durum ayarına gidişatına uyarak söyledik koskocaman yalanı,hem de kuyruklusunu.
Vatandaş Irza araba kullanıyor.memlekette trafik kuralları sıkımı sıkı.Ama Irza efendi bir başka türlü araba kullanıyor.Memlekette yolların hız dereceleri belirli.Şehir içi,elli km. Şehir dışı ulusal yol doksan km. otoyollar yüz otuz km.
Irza efendi izine geldi, anavatana kadar yüz ellinin altına düşmedi arabanın hızı.Ne bir dur diyen oldu ne bir durduran.Ne bir radar gördü ne bir polis.Oh be ne rahatça gitti geldi izine.O kabul etti bizde dünden razıyız.
Aradan bir kaç hafta geçti,burası kahvehane.Bizim Irza başladı yaz izninden esintiler anlatmaya. Arabası biraz ayarsız olduğundan fazla hız yapamadı.Gene de öyleyken ama Fransa da olsun, ama Almanya da olsun ama öteki Avrupa ülkelerinde olsun beş altı yerde ceza yedi,hepside hız yüzünden.Oysa ki yüz yirmiyi hiç geçmedi.
Hele hele bulunduğu memleketin ulusal yolunda doksanla beşle gittiği halde hız yüzünden bir avuç ceza yedi,üstelikte dört ceza puanını da aldılar.Bunun sebebi olarak da,bir hafta süre de, trafik dersine devam etti,üstelikte bir deste avro da ödemek şartıyla.
Irza beyin anlatımından aklımdan kalan alt dudaklarının eşkare titremesi,ve hep yere bakması idi.
Fakat burada olan bir olayı da pas geçemeyeceğim.Zira Irza beyi dinleyen sadece ben değildim.Belki beş altı komşu komşuya idik.Fakat aynı vatandaşın aynı izini iki yönlü anlatmasını komşulardan birinin dikkatini çekmişti ki,bir ara bizden müsade isteyip Irzaya dönerek,
—Komşu bundan bir süre evvel bu izin olayını bize anlatmıştın.Araban hiçte arızalı sakıncalı ayarsız filan değildi.Araba hızının 150 km.den aşağı olmamak şartıyla izine gidip geldin.Bu günde gene aynı izini bir başka türlü anlattın.Önce buna cevap ver,sen bir Irza’mısın iki Irza’mısın? Şaşıran ırza bey yardım istercesine,
—-Ne demek komşu bir şey anlamış değilim ben bir Irza’yım.Nasıl iki Irza olurum.
—Biliyorum sen bir Irza’sın ama aynı izini iki yönlü anlattın.Demek ki birisi yalan.Hangisi olduğu önemli değil.Pekiyi,bu palavralı yalanları bize söylerken bizleri enayi yerine mi koyuyorsun?Aptal yerine mi sayıyorsun.Yoksa sen gerçekten yalancının birisisin de enayiliğini böyle mi kanıtlamak istiyorsun? Gerçekten yüzünün kızardığını,dudaklarının titrediğini aynada bir görsen.Bir daha yapmazsın gibime geliyor.
Hani ok yaydan çıkmıştı.Irza efendi sağ duyu deyip bir olayı iki yönlü anlatmıştı.Ama birisi yalanla süslüydü.Biz durumunu bildiğimizden fazla oralı olmadık.Ama el oğlu bu hazmedemedi yalanını çarptı yüzüne.Fakat böyle bir olay arada bir defa oluyordu” belki ilk defa şahit olduğumdan”
İşte insan oğlu dedik,ne kadar istemesen de ille de . yalansız ne bir laf,ne bir söz ne bir hasbıhal ne bir sohbet.Niçin neden bin bir soru geliyor insanın aklına.Cevap aramaya hiç gerek yok bizlerde insanoğluyuz ya.Bu yetmiyor mu?.