Eskişehir’de yaşayan 62 yaşındaki Rufi Dinç, 42 yıldır sahip olduğu 1969 model motosikletine duyduğu sevgi ile dikkat çekiyor. Motosikletine olan bağlılığı o kadar derin ki, oğlundan dahi kıskandığı bu aracı için gelen tüm teklifleri geri çeviriyor.
Eskişehir’de yaşayan 62 yaşındaki Rufi Dinç, askerden döndükten sonra edindiği motosikletini adeta bir parçası gibi görüyor. Bu 42 yıllık süre zarfında, motosikletinin bakımını titizlikle yaparak ona göz gibi bakıyor. Motosikletini kullanmak isteyen kimseye vermeyen Dinç, aracını kıskanıyor. Motosikleti arızalandığında bile, kendisi hasta olduğu zamanlarda dahi geceleri uykusundan uyanıp onu kontrol ediyor.
Dinç, “Eğer bir gün ayağa kalkamayacak duruma gelirsem, motosikletimin evimin salonunda muhafaza edilmesini vasiyet ettim” diyor. 55 yaşındaki motosikletiyle hafta sonu şehir dışına çıkmaktan keyif alan Dinç, otomobil takası ve para tekliflerini ise düşünmeden reddediyor.
Rufi Dinç, motosikletine duyduğu sevgiyi şu sözlerle ifade ediyor: “Motosikletim 1969 model, askerden geldikten sonra Sivrihisar’da bir arkadaştan aldım. Hemen hemen 40-42 senedir ben kullanıyorum. Kışın kar, yağmur dinlemeden aktif olarak kullanıyorum. Bununla Antalya’ya 7 defa festivale gittim. Bu bir hastalık ya, mobiletle başladım sonra başka motosikletler aldım. Baktım motorlar hoşuma gidiyor, sonra bunu aldım. Bakımını yaptım, gözüm gibi bakarım. Gece rüyalarıma girer, yataktan kalktığım gibi aşağıda koşarak giderim motoru çalıyorlar diye, bakarım motor yerinde.”
Dinç, motosikletine olan sevgisini şu şekilde sürdürüyor: “Silerim gider yatağıma yatarım. Bacağımda rahatsızlığım var. Bacağımda bir şey olursa hanıma vasiyet ettim, dedim ki; ‘Eğer ayağıma bir şey olursa motorun yağını boşaltıp salona koyacağız.’ Her gün temizlerim. Kolay kolay da beni üzmez. Yolda devamlı benle konuşur. Şuramda şu var, buramda bu var diye. Mesela bu pazar günü benim oğlum geldi Ankara’dan, onun da motoru var. Buradan çıktık, 180 kilometre yol gittik. En son dağlardan gide gide Bozüyük’te vardık kokoreç yedik. Kokoreç yedikten sonra Bozüyük’ten gazladım, Eskişehir’e kadar gaz kesmemek şartıyla saate 100-110 kilometre hızla geldim. Daha sesini dahi değiştirmedi. Hiçbir yerden de yağ atmadı.”
Motosikletine gelen teklifleri de tek seferde reddeden Rufi Dinç, “Buna ben parayla değer biçemiyorum, 5 tane araba verseler, 5 tane de motor verseler ben bunu vermem. Ama ben ölünce çoluk çocuk ne yapar bilemem. Benim gözümde daha bir başka, oğlum gibi benim. Adamın altında lüks araba var, değişelim dedi, yok dedim kardeşim sağ ol değişmem ben. Ben onun sesini duymayacağı yaşayamam ki. Ben onunla yaşarım.” diyor.
Dinç, motosikletine olan düşkünlüğünü şu sözlerle ifade ediyor: “Benim oğlum var, ben motosikletimi aldığımda 13-14 yaşındaydı. Sabah işe giderken bujilerini yerlerini değiştirirdim binmesin diye. Oğlumdan bile kıskanırım yani. Çünkü bunlar kuvvetli motor, yani dilinden anlamazsan, altından kayıverir, gider. Silip temizlerken oramı buramı batırırım hanım, ‘Bıktım bu motorunun yağından, yoğurdundan’ der. Bu temiz olmadığına ben binemem. Motorumun bir yerine bir şey olursa ben uyuyamam o gece.”
Rufi Dinç, motosikletine olan sevgisinin yılların tecrübesiyle birleştiğini belirtiyor: “Benim motoruma bir şey olsun, ben buraya geliyorum, ‘Vay emmimin motoruna bir şey olmuş, hemen halledelim’ derler. Hemen kapıdan neyi varsa ben hallederler anında. Kendim de iyi kötü dilinden anlarım, sökerim takarım.”
(İHA)