TASAM Afrika Enstitüsü Eş-Direktörü Dr. Huriye Yıldırım Çinar, “6 Ağustos günü yaklaşık 30 bin Nijerli Seyni Kountche Stadyumu’nda toplanarak ECOWAS ve diğer yabancı aktörlerin müdahaleci tutumlarına karşı darbecileri desteklemiştir. Bu noktada diğer devletlerin ve ECOWAS’ın müdahaleci söylemlerinin Tchiani liderliğindeki darbecilerin halk nezdindeki meşruiyetini arttırdığını söylemek mümkündür” dedi.
Afrika uzmanı Dr. Huriye Yıldırım Çinar, Batı Afrika’da yaşanan son gelişmeleri İHA’ya değerlendirdi. Fransa’nın Macron iktidarı sonrasında Batı Afrika’da güç ve
prestij kaybına uğradığını söyleyen Çinar, “Bunda Fransa’nın özellikle terörle mücadeledeki başarısızlığı, Afrika’daki eski sömürgelerinin ekonomilerinin giderek kötüleşmesine karşı kayıtsız kalması gibi önemli unsurlar etkili olmuştur. Özellikle 2014’te Fransa’nın desteğiyle kurulan ve Mali, Nijer, Moritanya, Burkina Faso ve Çad’ın üye olduğu ’G5 Sahel Girişimi’nin terörle mücadele operasyonları bölgede büyük eleştirilere neden olmuştur. Bu oluşumun birimleri terör örgütlerine karşı başarısız operasyonlar yürütürken, sivil halka büyük zararlar vererek bölgede Fransa karşıtlığını arttırmıştır. Fransa’nın gücünü ve itibarını kaybettiği bölgede 2014’te Kırım ilhakı sonrasında uluslararası alanda yalnızlaşan Rusya ise sağladığı güvenlik hizmeti ve siyasi danışmanlıklarla hızla etkinlik sahibi olmaya başlamıştır” ifadelerini kullandı.
Mali, Gine, Burkina Faso, Orta Afrika Cumhuriyeti gibi ülkelerde gerçekleşen darbeler sonrasında bu ülkelerin Rusya ile güçlü ortaklıklar inşa edip başta Fransa olmak üzere Batı ile arasına mesafe koyduğuna dikkati çeken Çinar, “Bu noktada yaklaşık 25 milyon nüfusa sahip ve gayrisafi milli hasılası bakımından en fakir ülkelerinden birisi olan Nijer, bölgede Batı’nın müttefiki olarak adlandırılabilecek tek ülke olarak belirmiştir. Nijer’i bu denli önemli kılan unsurları şöyle sıralayabiliriz: Fransız askerlerinin eski müttefik ülkeleri terk etmesi sonrasında Nijer, Batı’nın Sahraaltı Afrika politikası için önemli bir stratejik bölge olarak karşımıza çıkmaktadır. Öyle ki ABD 2018 yılında ülkede bir hava üssü kurmuştur. Zaman içerisinde de kalıcı olmayan bir üs olarak nitelendirilmesine rağmen bu üssün büyütüldüğünün gözlemlendiği görülmüştür. Bu iki aktör artık Sahel bölgesi üzerindeki terörle mücadele çalışmalarını Nijer üzerinden gerçekleştirmek durumundadır. Diğer yandan Nijer uranyum kaynakları bakımından dünyanın 4. en zengin ülkesidir. Fransa’ya ait nükleer şirketi AREVA, Nijer’daki uranyum kaynaklarını işleme hakkını 50 yıldan fazla bir süredir elinde bulundurmaktadır. Bu nedenle hem Fransa hem de ABD, Nijer’deki etkinliklerine büyük önem vermektedir” diye konuştu.
Nijer’deki darbenin ardında hükümetin Batı ile girdiği ilişkiler ağından ve hükümetin pasifliğinden memnun olmayan askeri bir grup bulunduğunu belirten Çinar, “Ancak ilk kez demokratik seçimlerle iktidara gelen ve Abdurrahim Tchiani liderliğindeki Muhafız Alayı tarafından alıkonulan Devlet Başkanı Muhamed Bazoom’a karşı darbe, olayın ilk günlerinde halkın tepkisiyle karşılanmıştır. Bazoom yanlısı Nijerliler sokaklarda gösteriler yapmıştır. Hatta bu gösterilerde bazı bireylerin ’Türkiye’deki darbe girişiminde nasıl halk Erdoğan’ı desteklemek için sokaklardaysa, biz de o nedenle buradayız’ açıklamaları yapması da oldukça dikkat çekicidir. Ancak ECOWAS ve Fransa’nın darbecilere karşı askeri müdahale tehditlerinin ardından Nijer halkı bu kez darbeci lider Tchiani’yi desteklemeye başlamıştır. 6 Ağustos günü yaklaşık 30 bin Nijerli Seyni Kountche Stadyumu’nda toplanarak ECOWAS ve diğer yabancı aktörlerin müdahaleci tutumlarına karşı darbecileri desteklemiştir. Bu noktada diğer devletlerin ve ECOWAS’ın müdahaleci söylemlerinin Tchiani liderliğindeki darbecilerin halk nezdindeki meşruiyetini arttırdığını söylemek mümkündür” değerlendirmesinde bulundu.
Bu darbenin ardından Nijer’de Rusya’nın etkisini artırabileceğini dile getiren Çinar, “Keza artık halk, uzun yıllardır üzerine çöken Fransız sömürüsünü sonlandırmak ve ulusal güvenliği sağlamak için bu konuda oldukça istekli olan Rusya ile işbirliğine yönelebilir. Zaten darbecileri destekleyen halk gösterilerinde açılan Rus bayrakları da bu minvalde yorumlanabilir. Her ne kadar o bayrakların bir Rus propaganda aracı olarak dağıtılması olasılığı da olsa Nijer halkının bir bölümü ile bazı siyasi elitlerin Moskova ile işbirliğine olumlu baktığı bilinmektir” şeklinde konuştu.
“Nijer bu çok sayıda aktörün güç rekabetine sahne olduğu ve antidemokratik bir iktidarla yönetildiği sürece Nijer halkının ve bölge devletlerinin barış ve istikrarının büyük bir sekteye uğrayacağı açıkça görülmektedir” diyen Çinar, şöyle devam etti:
“Dış aktörlerin temasta oldukları yerel aktörlerin birbiriyle mücadele edeceği bir vekalet savaşları Nijer halkını ve diğer bölge ülkelerine ciddi güvenlik tehditlerini gündeme getirecektir. Bu yüzden Nijer’deki kriz, askeri müdahale yöntemlerine başvurulmadan, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne saygı duyan aktörlerin bulunacağı, barışçıl ve demokratik yöntemlerin tartışılacağı, işlevsel bir diyalog süreciyle derhal sonlandırılmalıdır.”
(Haber Ajansı)