İSTANBUL (AA) – GÜLÇİN KAZAN DÖGER – Türkiye'de yaşlıların sağlık hizmetlerine erişim ve sosyal yaşama katılımına dair raporlar, yaşlıların sosyal yaşamda karşılaştıkları zorlukları ve maruz kaldıkları ayrımcı uygulamaları ortaya koydu.
Senex Yaşlanma Çalışmaları Derneği Kurucu Üyelerinden, Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özgür Arun, AA muhabirine, Senex İzleme Derneğinin 3-6 Nisan'da gerçekleşen Birleşmiş Milletler Yaşlanma Açık Uçlu Çalışma Grubu (OEWG) toplantılarında sunduğu “Türkiye'de yaşlıların sağlık ve sosyal katılım hakkı” konulu raporlarını değerlendirdi.
Arun, Türkiye'de yaşlı haklarının Anayasa'yla güvence altına alındığını belirterek, “Anayasa'mızın 10'uncu maddesi yaşlıların haklarını etkin kullanmaları için sunulacak hizmetlerin eşitlik ilkesine aykırı sayılamayacağını, 61'inci maddesi yaşlı insanların korunmasının devletin ödevleri arasında sayıldığını bildirir. Ayrıca Anayasa'da sağlık hakkına erişimde ayrımcılık yasaklanmıştır. Bu ana çerçeve Türkiye'de çok net.” diye konuştu.
Yasal çerçeveye rağmen Türkiye'de yaşlıların sağlık hizmetlerine erişimde bazı sıkıntılar yaşadığını kaydeden Arun, “Senex'e göre 2021'de 2 bin 33, 2022'de ise 2 bin 97 yaşlıya yönelik hak ihlali ve ayrımcılık vakası gerçekleşti. Bunların önemli kısmı sağlık hizmetlerine erişim sırasında yaşanan sorunlarla ilgiliydi.” ifadesini kullandı.
– Kentlerde ve kırsaldaki yaşlılar sağlık hizmetlerine eşit erişemiyor
Arun, sağlık hizmetlerine aynı kalitede erişimde kır ve kent ayrımı olduğuna işaret ederek, köyde yaşayan yaşlı kişilerin, kentte sunulan sağlık hizmetlerine erişebilmek için seyahat etmesi gerektiğini ve bunun fazladan maliyet oluşturduğunu söyledi.
Yaşlıların bakım alanında da sorun yaşadığını ifade eden Arun, “Huzurevine kabul edilmek için 60 yaşını doldurmuş olmak gerekiyor ya da yaşlılık aylığı alabilmek için 65 yaşı doldurmuş olmak gerekiyor. Oysa özel durumlar olabilir. Kişinin demans, Alzheimer gibi özel hastalık durumu olabilir. Mutlaka bakım hizmeti bu şartlar göze önüne alınarak düzenlenmeli.” değerlendirmesinde bulundu.
Arun, yoksul yaşlılar arasında en kırılgan grubun kadınlar olduğuna dikkati çekerek, “Tek başına yaşayan yaşlı kadınlar ve hiç çocuğu olmamış veya çocuklarını yitirmiş yaşlılar sağlık hakkından yararlanamıyor. Özellikle engelli yaşlılar, sağlık kurumlarına erişmekte güçlük çekiyor.” diye konuştu.
Sağlık hizmetine erişemeyen yaşlılara, hizmet götürme sorumluluğunun yerel yönetimlere verildiğini anımsatan Arun, “Yerel yönetimlerin birbirinden farklı kapasiteleri, bütçeleri, insan kaynakları var. Kimi büyükşehir belediyelerinin kapasiteleri güçlü ve uzmanları bu konuda yetkinken, hizmetleri eksiksiz biçimde sunabiliyorken, özellikle ilçe belediyeleri hizmet sunmayla ilgili sorun yaşıyor.” sözlerini sarf etti.
Arun, sağlık hizmetlerine erişimde kolaylık sağlaması ve yerel yönetimlerdeki iş yükünü azaltılması amacıyla e-Devlet gibi uygulamaların hayata geçirildiğini hatırlatarak, şunları dile getirdi:
“Bazı alanlarda dijital hizmetler sunulmaya başlandı ancak yeni eşitsizlikler ortaya çıktı. Çünkü özellikle yoksul yaşlı insanların dijital eşitsizliğin önemli tarafını oluşturduğu biliniyor. Öncelikle dijital hizmetlere erişebilmek için dijital araçlara sahip değiller. Yani internet, bilgisayar gibi birtakım dijital araçlara sahip olmayan yoksul yaşlılar, dijitale aktarılan hizmetlerden yararlanamıyor.”
– “Yasal düzenlemelere rağmen yaşlılar toplumsal katılımda sorun yaşıyor”
Türkiye'de yaşlıların toplumsal yaşama katılımını da değerlendiren Arun, şunları kaydetti:
“Alışveriş merkezlerinin ortak kullanım alanları düzenlenirken, yaşlı insanların da dikkate alınması gerektiğine işaret eden kanunlar var. Yaşlıların deneyim ve bilgi noksanlıklarını istismar eden ve kamusal yaşama sağlıklı katılımını engelleyen ticari reklamların yapılamayacağına hükmediliyor. Peki bu kadar yasal düzenleme varken, nasıl oluyor da yaşlılar hala toplumsal yaşama katılımla ilgili sorun yaşıyor? Demek ki uygulamada bazı eksiklikler var.”
Doç. Dr. Özgür Arun, özel sektörde istihdam için yasal yaş şartı olmamasına karşın uygulamada sektöre ve eğitim düzeyine göre istihdam yaşının değişiklik gösterdiğine vurgu yaparak, “Kanuna rağmen uygulamada istihdam ederken 35-40 yaşın üst sınır olarak konulduğunu görüyoruz. Zaten ülkemizde kadınların istihdam edilmesiyle ilgili önemli bir sorun var, zaten ayrımcılık yaşıyorlar, buna bir de yaş ayrımcılığı ekleniyor.” görüşünü paylaştı.
Yaşlıların finansal hizmetlerden yararlanmaları konusunda da yasal engel olmadığını belirten Arun, özellikle krediler ve özel sağlık sigortası için üst yaş sınırı uygulandığını ve yaşlılar için şartların zorlaştırıldığını dile getirdi.
Arun, yaşlıların kamusal alana erişiminde de sorunlar olduğunu ifade ederek, “Yaşlılar, toplu taşıma hizmetinden şikayet ediyorlar ve açıkça şunu söylüyorlar, 'Otobüsler durakta bizi gördüklerinde durmuyor.' Engelli yaşlılar, kendilerine yönelik seyahat hakkının ve kamusal yaşama katılım hakkının nasıl engellendiğine işaret ediyor.” diye konuştu.
Toplumda yaş ayrımcılığı ile ilgili farkındalığın düşük olduğuna dikkati çeken Arun sözlerini şöyle tamamladı:
“Türkiye'deki yaşlıların yüzde 10'u yaş ayrımcılığına ilişkin sorun yaşadığını söylüyor. Yoksul yaşlılar söz konusu olduğunda yaş ayrımcılığı 2 katına çıkıyor. Yaşlı insanlar servet üretemez duruma düştüklerinde, engelli konuma düştüklerinde daha fazla yaş ayrımcılığına maruz kalıyor. Bu tip ayrımcılıkları önlemek için hem yasal düzenlemelerin olması gerekiyor hem de bu yasal düzenlemeleri uygulayacak birtakım mekanizmaların geliştirilmesi gerekiyor.”