Misyonerlik Nedir?
Misyonerlik, dini inançları yabancı toplumlara yayma faaliyeti olarak tanımlanır. Misyonerler, genellikle kendi inançlarının doğruluğuna ve diğerlerinin bu inançları benimsemesi gerektiğine inanırlar. Bu tür faaliyetlerin amacı, kendi dini inançlarını yaymak ve diğerlerini bu inançları benimsemeye ikna etmektir. Misyonerler, bu hedefe ulaşmak için çeşitli yöntemler kullanırlar, bunlar arasında dini öğretileri öğretme, dini ritüellerin uygulanması ve dini toplulukların gelişmesine yardımcı olma gibi yöntemler bulunur.
Misyoner Kime Denir?
Ancak, misyonerler kendi inançlarının doğruluğuna sıkı sıkıya bağlı oldukları için, başka dinleri ve kültürleri aşağılayıcı ifadeler kullanabilirler. Bu tür tutumlar, çatışmalara ve gerilimlere yol açabilir. Ayrıca, misyonerler, kendi inançlarını yaymak için başkalarının dini inançlarını değiştirmeye çalışabilirler, bu da dini özgürlükleri ihlal edebilir.
İşte Tarihi Kayıtlar
Bolu ve Gerede’ye Gelen Amerikalı Misyoner
Gerede Medyatakip Gazetesi tarih yazarı Mehmet Erul, yüzyıllar önce Bolu ve Gerede’de yaşanmış misyonerlik faaliyetlerini anlattı. Erul şunları söyledi:
”1830 Yılında Gerede’ye gelen Amerikalı misyonerin Gerede izlenimleri (Harrison Gray Otis Dwight) American Board adına faaliyet göstermek üzere Osmanlı Devleti’ne ilk gelen Amerikalı misyonerlerindendir.
Tüm Anadolu’yu karış karış gezerek gezerek bölgenin topografik yapısı, nüfus özellikleri ve bölge insanlarının geleneklerine kadar birçok konuda inceleme yaptı. İncelemelerini rapor haline getirerek adeta misyonerlerin yol haritasını çizen kişi oldu. Türkiye’yi gezen Misyoner 23-24 Mayıs 1830’da Bolu’ya gelmiştir. Amerikalı misyoner Bolu’nun termalinden övgüyle bahsetmiştir. Bolu hamamlarının rahatlattığını söylemiştir. Smith ve Dwight’in ifadesiyle “Sabah Türk hamamı bizi yolculuğumuzun üç kötü unsuru olan kırgınlık, kir ve mikroptan arındırdı.” Bolu‟da 800 Türk, 40 Ermeni hane varlığından söz etmiştir.
Smith ve Dwight, 25 Mayıs akşamı ise Gerede’ye ulaştılar. Bolu’dan Gerede at sırtında 12 saat uzaklıktaydı. Gerede’yi kesilmiş kütüklerden inşa edilmiş Amerikan taşra tarzında bir şehir olarak tarif etmektedirler. Gerede’deki 200 hanenin tamamı Türk’tü. Burası İznik-Merzifon arasında şarap bulabildikleri tek yerdi. Niksar Erzurum arasında da şarap bulabilecekleri bir yere rastlamadılar. Onlar Türklerin alkollü içki olarak şarap yerine rakıyı tercih ettiklerini, bu nedenle rakıyı her yerde bulabileceklerini düşünmekteydiler. Bolu-Tosya arasında hiç Hristiyan ile karşılaşmadılar.”
(Haber Merkezi)