Gazeteniz olarak Bolu’nun adının nereden geldiğini, Bolu tarihinde korkunç depremleri, Bolu’ya ilk kimlerin geldiği ve geçmiş tarihini sizler için araştırdık.
Bolu’nun adının nereden geldiği, Bolu tarihindeki korkunç depremleri, Bolu’ya ilk kimlerin geldiğini, Bolu’nun İran imparatorluğu tarafından yönetilmesini, Bolu’nun Hristiyanlığın yayılışında merkez şehir olması, Bolu için özel para bastırılması, esir düşen Bolu beyinin kurtarılması, yaşanan acı olaylar ve Hz. Muhammed’e küfreden adamın asılması gibi birçok olayları gün yüzüne tekrar çıkartıyoruz.
Bolu’nun tarihi konusunda ne biliyoruz? Bolu’da hangi uygarlıklar hüküm sürdü, ilk kez kimler geldi, bu topraklarda günümüze kadar neler yaşandı? Örneğin Bolu’nun bir dönem İran İmparatorluğu tarafından yönetildiğini, Bolu için Sultan II. Murat Tarafından özel para bastırıldığını, Hristyanlığın yayılışında Bolu’nun metropolitik şehir seçilerek, piskoposluk merkezine dönüştürüldüğünü, Haçlı Seferleri sırasında Bolu Sancak Beyinin haçlı ordusuna esir düştüğünü, Bolu’nun tarihte depremleriyle meşhur olduğunu biliyor muydunuz?
Ya da Bolu göründüğü kadar masum bir geçmişe mi sahip? Bolu’nun geçmişinde özellikle, derebeylerin hâkim olduğu dönemlerde, Bolu’da tam bir vahşet havasının olduğunu biliyor muydunuz? Kuyuya atılan cesetler, ‘Kanlı Ceviz’ de can veren masumlar, Sabanla tarla açar gibi karınları deşilen masum Bolulular, Kadı Camii avlusuna her gece kesilerek bırakılmış başlar… Daha örneği çok. Oldukça kanlı bir geçmişe sahibiz kısacası.
Boluluların tarihlerini daha iyi anlayabilmeleri için bir araştırma haberi yaptık. Haberimizdeki tüm bilgiler Mehmet Zekai Konrapa’nın “Bolu Tarihçe” adlı kitabından alınmıştır. Bolulular olarak ilimizin tarihini en başından oldukça detaylı bir şekilde anlatan bu kitaba da sahip çıkmamız gerekir. İsterseniz Bolu’da oldukça konuşulan ama net bir bilgiye sahip olunamayan “Bolu’nun isminin nereden geldiği” konusu ile başlayalım;
BOLU KABİLESİ Mİ, KLADYOPOLİS’İN POLİS’İ Mİ?
Bolu’nun adının nereden geldiği hala tam olarak bulunamadı. Konu ile ilgili iki iddia var. Bolu’nun bilinen en eski adı Bitiniyum’dur. Anadolu Trakyası’na yerleşen ilk kabileler Bitinyalılardı. Daha sonra, Roma Vilayeti olunca, Bolu’nun ismi ‘Kladyopolis’ olmuş. Sonraları ise sadece Polis olarak söylenmiş. Polis Yunancada şehir anlamına geliyor. Ancak Bolu adının Türkler devrinde Kladyopolis adı yerine kullanılmış olması ihtimali daha yüksektir. 1363 sayılı Bolu Gazetesi’nin nüshasında eski valilerden Cemal Bardakçı’nın bir makalesi yer almıştır. Bardakçı, makalesinde “Bolu” adının beş bin yıllık ecdat yadigârı olduğunu bu bölgede o vakitler Bolu adında kabilelerin oturduğu ileri sürmüştü. Yani Bolu adının tam olarak Polis’ten geldiği de kanıtlanmamış.
Bitiniyum şehri şimdiki Bolu’nun yerinde değildi. Bolu Ovası’nın 8 km kuzeyinde, yüksek bir tepe üzerinde bulunuyordu. Büyük Coğrafyacı Strabon, Bolu’dan bahsederken, yerini Filyos’un ağzındaki Tium şehrinin altında göstermekte ve yanında kaplıcaların bulunduğunu yazmaktadır.
BOLU, KORKUNÇ DEPREMLERİ İLE MEŞHURMUŞ
Bitiniya kıtası depremleriyle meşhurdu. Bitiniya kıtasında korkunç depremler olurdu. Bu depremlerin etkisi ile bütün şehir harap olmuş ve ahalisi de dağılmıştır. Bu felaketlerden sonra şehrin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu ve halkının nereden geldiği bilinmemektedir. Yine Osmanlı zamanında, duraklama devrinde, Yıldırım Beyazıt Camii’nin meydana gelen korkunç deprem sonrasında tamamen yıkıldığı parasızlıktan 3 yıl sonra, vakıf parası ile yeniden inşa edildiği bilinmektedir.
BOLU’YA İLK KİMLER GELDİ?
Eski tarihçi Plin’e ve Coğrafyacı Stroban’a göre Bolu’nun ilk ahalisi Bebrisler, daha sonraki ahalisi Bitiniyen ve Tiniyen adındaki kabilelerdi. Bebrisler daha sonra Batıya ayrılıp, İzmit’i kurmuşlardı. Bir başka iddiaya göre, Bolu’nun ilk ahalisi Trakya’dan göçenlerindendi. Bolu’nun Bitinyalılar devrinde, sınırlarının oldukça geniş olduğu, hatta İstanbul Boğazı’na kadar uzandığı kitapta verilen bilgiler arasında. Firikler Anadolu’ya hâkim olunca, Bolu da Firikya’nın sınırları içine girmişti.
BOLU’YU İRAN İMPARATORLUĞU YÖNETMİŞ
Anadolu’da Lidyalıların sağladığı siyasi üstünlüğün ardından Anadolu ilk yabancı olarak İranlıları gördü. Lidya yıkılmış ve Bolu da İran’ın Anadolu’da kurduğu Valilik idaresine bırakıldı. Bizans Krallığı kuruluşundan Roma Vilayeti şekline sokuluncaya kadar Bolu’da hükümdarlık yapan 8 kraldan bahsedilmektedir. Makedonyalı İskender, İran İmparatorluğu’nu yıkınca Bitinya (Bolu) Krallığı İskender İmparatorluğu sınırları içerisinde kalmıştır. İskender’in ölümü ile bütün vilayetler paylaşılınca Bolu Krallığı da sırasıyla Lizimahos’un ve Selefkos’un idarelerine girmiştir. Daha sonra yine istiklale kavuşmuştur. Romalılar devrinde Bolu Krallığı Doğu Roma’nın bir vilayeti haline gelmiştir.
BOLU, HRİSTYANLIĞIN YAYILIŞINDA MERKEZ ŞEHİR OLMUŞ
Hristyanlığın yayılışında ve kilise teşkilatında Kladyopolis (Bolu), piskoposluk merkezi olmuştur. Roma ikiye bölündüğü zaman, Doğu Roma’nın yani Bizans’ın hissesine düşmüştür. İmparator ikinci Theados zamanında, Bolu iki kısma yarılmıştır. Bolu, kilisenin metropolitik merkezi haline gelmiştir. 1085 yılında, Bitiniya bölgesinin bütün şehirleri birer birer kendiliklerinden Müslüman Türklere teslim oldular.
BOLU İÇİN ÖZEL PARA BASTIRILMIŞ
Osmanlı Dönemi’nde Sultan II. Murat, Bolu’da kendi adına mangır (para) bastırmıştır. Ancak bu mangırların hangi tarihte bastırıldıkları bilinmemektedir. Paranın bir yüzünde tuğra vardır ve tuğranın etrafında Murad İbni Muhammed yazıyordu. Paranın öbür tarafında ise “Duribe Bolu” yazılıydı. Kitapta bu paranın Bolu müzesinde kayıtlı olarak olduğu belirtiliyor.
HAÇLI ORDUSUNA ESİR DÜŞEN BOLU BEYİ NASIL KURTARILDI?
Haçlı seferleri sırasında, Bolu Sancak Beyi Mahmut Bey, haçlı ordusunun eline düşmüştü. Haçlı ordusunun esiri durumuna düşen Bolu Beyi Mahmut Çelebi, 70 Bin duka altın fidye verilerek esirlikten kurtarıldı.
EVLİYA ÇELEBİ SEYAHATNAMESİNDE BOLU İÇİN NE DEDİ?
Ünlü seyahatnamesinde Evliya Çelebi, Bolu’dan şöyle bahsediyor. “Uleması pek çoktur. Halkı Muhammediye Kitabı tilavet eder. Oğuz adamları vardır. Nisa tayifesi cümle ferace giyip gezerler. Amma gayet mesturedirler. Bağ ve bahçeleri gayet çoktur. Ekseri halk, tüccar ve kibardır. Bu şehrin cenup tarafında, bağlara yarım saat yakın bir yerde müfit ve muhtasar, kar-i kadim bir ılıca vardır. Suyu içenin midesini islah, vücudunu penbe misal eder.”
BOLU’NUN EN KORKUNÇ YANGINI
İslahat devrinde Bolu anlatılırken, bu devrin olayları arasında Bolu Çarşısı’nda çıkan korkunç bir yangından bahsedilir. 1803 senesinde Mükerrem ayının 13. günü saat altı buçukta Bolu Çarşısı’nı baştan başa saran yangın çıkmış. Yangın çok uzun süre söndürülememiş. Yangın sonucunda tam 250 dükkân ve 19 hanın tamamen kül olduğu kitapta belirtiliyor. Bu yangından bir yıl sonra Taşhan yapılmıştır.
BOLU’NUN KANLI TARİHİ
Ayanlar devrinde Bolu sancağının derebeyleri halka çok çektirmiş. İşte derebeylerin halka yaptıklarının birkaç örneği;
KUYUYA ATILAN CESETLER, KANLI CEVİZ’DE CAN VEREN MASUMLAR
Akçaşehir ayanı Osman Ağa, sürekli belirsiz sebeplerden dolayı adamları idam edip, onları konak yeri denilen mahalde evin önündeki kuyuya attırırdı. Bolu Mutasarrıflarına sunduğu kıymetli hediyeler ile tedbirli hareket eden Göynüklü Süleyman Ağa’nın da işkence ve adam idam etmede adını duyurmuş dere beylerdendi. Sık sık muhteşem konağı karşısındaki “Kanlı Ceviz” e adam astırmaktan çekinmezdi. Mudurnu’daki dere beylerden Paşabey zade Abdullah Bey de aynı işleri yapıyordu. Mudurnu halkı da bu işkencelerden ve sebepsiz idamlardan illallah demişlerdi.
SERVETİ GİZLEYENLERİN KARINLARINI DEŞERDİ
Hacı Mustafa Bey ise tam bir servet avcısıydı. Serveti olanları öldürür, paralarını alırdı. Hacı Bey’in korkusuna Bolu’da herkes kendini fakir gösterirdi. Herhangi bir insanda ufak bir servet varlığı, o adamın felaketine sebep olurdu. Hacıbey, idamları kendi usullerine göre yapardı. Bunlardan zevk duyardı. Bir çift öküz koşulu sabanla tarla açar gibi, karın deşmek onun tatbik ettiği cinayet usullerindendi.
KADI CAMİİ AVLUSU
Halka oldukça çok acı çektiren dere beylerden biri de Küçük Halil Bey idi. İstemediği adamları birer birer öldürtüyor, zavallıların başlarını geceleyin Kadı Camii avlusuna ve diğer yerlere koydurtuyordu. Halka, bunları teşhir ederek, şehri tehdit altında bulunduruyordu. Peki Halil Ağa’nın sonu nasıl mı oldu? Kısacası ettiğini buldu. Çıkan savaş sonrası Çele’ye kaçtı. Dirgene taraflarında yakalandı. Kafası kesilerek Bolu’ya getirildi. Saat kulesi dibinde bir sırık üzerinde 15 gün boyunca Bolu ahalisine teşhir edildi.
BOLU’DA İSTİKLAL MAHKEMELERİ
İlimizde halkın içerisinde son kez yapılan idamlar, Cumhuriyet döneminde kurulan İstiklal Mahkemelerinde yaşanmıştır. İstiklal Mahkemeleri ile ilimizde idamlar artık son bulmuştur. 29 Eylül 1922 tarihinde Bolu’da İstiklal Mahkemesi kurulmuştur. Reisi Mustafa Necati, Azaları ise Reşat ve Hamdi Beyler idi. 19 Ekim tarihinde İstiklal Mahkemelerinin kararı ile, Abaza Hoca Şerif ile Abaza Mehmet Efendi kurulan dar ağaçlarında idam edilen isimler arasında yer alır. Aşağıçarşı da kurulan dar ağacında halkın gözü önünde idam edilen Hoca’nın son sözleri, Abaza şivesiyle, “Kuvvey-i Milliye, Kuvey-i Milliye değil, can!” olmuştur.
(Bolu Olay)