Yaparız, hem de en iyisini yaparız.
“Kötü komşu insanı mal sahibi yaparmış” hatırlarsınız.
Sizde o an bulunmayan bir şeye ihtiyacınız olduğunda komşunuzdan talep edip karşılığını, onda var olduğu halde, bulamadığınızda ihtiyacınız olan şeyi bir şekilde temin eder veya kendiniz yaparsınız. Komşunuzun komşuluk hakkıyla bağdaşmayan tutumu sizin yeni tedbirler almanıza sebep olur. Kısacası kötü komşu sizi mal mülk sahibi yapar.
Sanırım şu sıralar biz devlet millet olarak bu safhadayız.
Son yirmi yıldır müttefik bildiklerimizin sınırlarımız içinde ve dışında bizi yıkmak isteyen ihanet çeteleriyle işbirliği yaptıklarını açıkça görmeye başladık. Topraklarımızı değişik isimlerle bölüp parçalamak isteyenlerin kirli amelleri için insanlarımızı ötekileştirerek devlete karşı kışkırttıklarını gördük. Vesayetçilerin “kendilerine göre demokrasiyi” kurma girişimleri, ambargolar, son çeyrek asırda ekonomik gelişmeyi kırmak için paramız, tarımımız, hayvancılığımız ve endüstrimiz, teknolojimiz üzerine yapılan oyunlar, yine sınırlarımız sularında illegal devlet kurma çalımları, bizim sözde komşularımızın sözde müttefiklerimizin iyice ortaya çıkmasını sağladı. Yıllardır uyutulduğumuz derin uykudan uyanmak zorunda olduğumuzu hissetmeye başladık. Kimin dost kimin düşman olduğunu anlamak ve uyanıp silkinmek için bir takım sıkıntıları yaşamak gerekiyordu galiba. Biz bu sayede inancımızın olanda hayır vardır özetinin bir daha gerçek olduğunu gördük. Neticede komşular, müttefikler bize kendi kendimize yetmek zorunda olduğumuzu yeniden hatırlattı.
Geçenlerde arkadaşım Mehmet Saim Bilge’nin paylaştığı bir videoda, bir gurup Türk mühendisin çalışması sonucunda ortaya çıkarılan Akıncı isimli SİHA ile ilgili filmi izlemiştim. Emekli Albay olan hemşehrimiz M. Saim, Akıncı için çok anlamlı olan şu cümleyi sarf ediyor. “AKINCI ancak bölgede görev yapanların idrak edebileceği bir başarının öyküsüdür.” https://www.youtube.com/watch?v=UEec_EbJgfU&feature=share&fbclid=IwAR2YwSLxHrqI1jqtuJpbDhm0BHiqjrSCGal80rPLz_QS88VyGCzB6d_uPVM
Lakin içimizde hala “olmaz, motoru yok, yürümez, uçmaz, biz yapamayız” aşağılık duygusunu üzerlerinden atamayanlar ya gerçekten aşağılıklar ya da hala ihanet uşağı olmayı efendilik sanıp, milletin açılan gözlerini yeniden kör edeceklerini sanıyorlar. Lakin hala anlamazlar mı?
Terör belasını defetmek için, Kandil’in, uydu devletler kurma hevesinde olanların çanlarına ot tıkamak için, yine bizim insanlarımızın yapıp, geliştirdiği ihalarla, sihalarla, savaş araç gereçleri ile bizim bize yetmede hiç te eksik olmadığımızı ortaya koymuyor mu?
Lakin yine de aşağılık duygularının esiri olup, anlamamada ısrar edenlerin, son dört ayda “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” düsturu ile çalışıp, aldığı önlemlerle, tüm gerekli ekipmanı ve personeli ile milletini bulaşıcı öldürücü virüsten korumada dünyaya örnek olan sağlık teşkilatımız sayesinde devletimizin değerini anlamış olmaları gerekmiyor mu? İdareyi sevmeseler de milletimizin yanında olmaları, nefret kokan nefeslerini kesmeleri gerekmiyor mu?
Unutturulan tarihimiz yeniden ortaya çıkarken, milletimizin inanç ve azmi, bir zamanlar Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’nın donanma komutanı Kılıç Ali Paşa’ya söylediği şu sözle, anlamak istemeyen uşakların kulaklarına küpe, olsun.
“Paşa, bu millet öyle bir millettir ki, isterse bütün gemilerin demirini gümüşten, yelkenlerini atlastan, halatlarını ibrişimden yapar.”
Sağlığımız daim, ufkumuz açık olsun.
