BİR İPEK YOLU MOLASI PANAYIR
Gerede yüzyıllardır doğunun ipeğini, tuzunu, zenginliklerini batıya taşıyan kervanların geçtiği İpek Yolunun ve Romanın doğuya uzanan ticaret yolunun bir kolunun konağı imiş. Kervancılar develer, atlar, katırlar ve kağnılar dolusu yükleri ile şehirlere, pazarlara uğradıktan sonra, Gerede hanlarında konaklar, ticaretlerini yaparak yollarına devam ederlermiş.
İşte, zaman öncesinden süregelen İpek Yolu üzerinde, çevrenin ve ülkenin en büyük ticari hayvan ve emtia yıl pazarı Geleneksel Gerede Panayırı. Geredelilerin dilinde Mayha.
Halkın kışlık yiyecek ve ihtiyaçlarını, çiftçinin mahsulünü satıp ihtiyaçlarını giderdiği panayır, Ağustos sonu, Eylül başlarında on beş gün arayla üçer gün olarak kurulurmuş.
Panayır hazırlıklarını belediye, on on beş gün önce tabakhane doğusundaki alanda tamamlayıp, tacire teslim edermiş. Ağaç sırıklardan kurulu dükkânların, üç çevresini deri gergi kurutma tahtaları ile ve üstünü çadır benzeri örtülerle kapatan tacirler, satılacak ürünleri, eşyaları önceleri at arabaları ile sonraları, pikap gibi küçük kamyonetlerle ya bir gün önce veya ilk gün sabah erkenden, taşıyıp hazırlıklarını tamamlarlarmış.
Bir gün önce kurulan et pazarı akşama kapanırken, binek ve yük hayvanları, sığır, kuzu alım satımı yapanlar, soğancılar, sarımsakçılar, patatesçiler, kavuncular, kabakçılar o gün yerlerini alırmış. Cuma sabahı Panayır dualarla başlar, emtiacılar, tahıl ve hububatçılarla birlikte, Gerede’nin Demirci, Bakırcı, Sobacı, Kunduracı, Şekerci ve diğer üretici esnafları da sergilerini açarlarmış. Köylü kadınlarının sepetlerinde sergiledikleri çiğ veya kızarmış kaz, hindi, ördek, tavuk ve yağ, yoğurt, peynir, keş pazarı ilk günden itibaren dolar taşarmış. Yine bazı kadınlar da ördükleri yün veya pamuk çorap, eldiven, kaşkol, atkı gibi el ürünlerini panayır girişi yol kenarlarında, ağaçların dibinde sıralanıp oturarak el emeklerine müşteri beklerlermiş.
Mayhaya yürüyerek gidenler adımlarını hızlandırırken, çığırtkanlar “mayhaya mahyaya bir iki…” diye minibüslere, pikaplara yolcu doldurur, üç gün boyunca bir o tarafa bir bu tarafa, bir telaş bir koşuşturmaca, bir hengâmedir gidermiş. Ülkemizin hemen her yerinden satıcı ve alıcıların geldiği olabildiğince kalabalık, çömlekçi, koşumcu, tiftikçi yüncü, sebze meyveci, cevizci, fındıkçı, kestaneci, turşucu, köfte ekmekçi, şak şak helvacı, köfterci, kilimci halıcı, çaputçu pırtıcı, mest lastikçi, tencere tavacı, kalaycı, pirinççi, bulgurcu, nohutçu, mercimekçi, fasulyeci, sucu, gazozcu, dondurmacı, bisikletçi, motosikletçi, oyuncakçı, allı güllü macuncu, kaderci kısmetçi, manici destancı, üçkâğıtçı, halkacı, çadırcı, atlı karıncacı, dönme dolapçı,…
Siz saymaya devam edin, sonu gelmez bunun. Toy delikanlıları, yüzleri kızaran ergen kızları da unutmayın. Sanki memlekette ne kadar insan varsa gelip, kaynar kazana bin bir çeşni olmuşlar. Kimisi eski arkadaşlarını bulur sevinir, kimisi çocuğunu kaybeder şaşırır, bulunca sarılıp ağlar, yine de gezmekten vazgeçmezmiş. Çocuklar alıçları boyunlarına takarken, torbadan puflatılan ahlât kavutun tadına doyulmazmış.
Hele birde mayhanın ağır topları kızarmış kaz ile bir baş kuru soğan, üzüm, şakşak helvası ve köfterden hiç vazgeçilmezmiş.
Toprağı bol olsun Ara Güler o yıllarda buraya uğramış olsa, insan yüzleri için belki öyle uzun mesafeler kat etmesine de gerek kalmazmış.
(Asırların mirası Geleneksel Gerede Panayırı, günümüzde de birtakım düzenlemelerle kurulmaya ve ilgi çekmeye devam ediyor. Şu var ki Gerede esnafı artık çok fazla sergi açmıyor. Belki de zaman bunu gerektiriyor.)
Devam edecek…