Yıl 2005…
Bu konu nerden çıktı böyle?
Bundan üç yıl kadar önce bilimsel bir yayında okuduğum bir yazıda tabiatta, atmosferdeki olumsuz gelişmeler anlatılıyor ve “ Türkiye’de gelecek on yılda yaşanabilecek tek yer olarak Batı Karadeniz Bölgesinde, içinde Gerede’nin de yer aldığı kuşak kalacak ” şeklinde bir ifade yer alıyordu. İsmini şimdi hatırlayamadığım yayında yer alan, bir varsayım diye başlangıçta pek umursamadığım bu konu, son yıllarda meydana gelen tabiat olayları, tarımdaki kimyasallık, insanların kimyasal savaşları, çevrenin kirletilmesi ile sera etkisi yapan gazların oluşturduğu küresel ısınma, kafamdaki bu umursamazlığın yerini, soru işaretlerine bırakmaya başladı.
İşte bizler de burada, Gerede’de, o yaşamaya doyamadığımız yemyeşil çimlerin yumuşattığı, ama zamanla toprağının atıklarla bozulmaya başladığı, yer yer sertleşerek kıraçlaştığı Esentepe’de, devasa anıtlar gibi bize şemsiye olan çamların birer birer yok olmalarını görmeye başladık. Hiç alışık olmadığımız bir piknik kültürsüzlüğünün çevremizi kirlettiğini izlemeye başladık. Okuduğum o yayındaki görüşlerin gerçekleşebileceği fikri iyiden iyiye kuvvetlenmeye başladığı zamanda,. 2004 yılının Temmuz, Ağustos, Eylül aylarında (Gerede’de yazın en güzel olduğu, Esentepe’nin inatla yeşilliğini devam ettirdiği zaman) Esentepe’de, maalesef gözlerim hiç alışık olmadığı atıklara şaşırdı, burnum kekik kokularını koklayamadı. Kameram o görüntüleri istemedi.
Gerede’de kaybettiğimiz esnaf kültürü, aşure günü gibi sosyal yaşantının göstergesi olan olaylar Belediye gayretleri ile yaşatılmaya çalışılıyor, ama yeşiline duyarsızlığımızı göbeğine kadar asfaltlayarak gösterdiğimiz Esentepe, bazılarımız için hoş seda olarak kalacak sadece. Yoldaki taşları temizleyen yaşlı Geredeliler gibi, Esentepe’deki ağaçlar da birer birer yok olup gidiyor. İçinde yaşarken kıymetini bilmediğimiz bu zenginliği, bizden öncekilere emanet vermiştik, onlar hıyanetlik etmeden bize devrettiler, Bizlerse çocuklarımızdan bir süre kullanmak için aldığımız emaneti yok etmeye başladık. Sanırım ardımızdan hayır dualar okumayacaklar
Dileğim Gerede’nin gelecek on yılda Türkiye’nin tek yaşanır yer olarak kalması değildir. Eğer öyle olursa! Gerisini siz düşünün.
Yıl 2021
Ve günümüzde…
Değerli dostlar 2005’te yazdığım bu yazıdan sonra Allah’a şükür Arkut, Esentepe, Kavacığın Düz ve güneydeki ormanlaşma Gerede için şimdilik kıraçlaşmayı durdurdu, ama ülke genelinde çölleşme tehlikesi artarak devam ediyor. Nitekim günümüzde seller, yangınlar dünyamızı, geleceğimizi yeniden şekillendirmeye başladı.
Temmuz ayı orman yangınlarıyla ciğerimizi yakarken, Ağustos ilk haftası Batı Karadeniz bölgesinde meydana gelen sellerde can ve mal kaybı oluştu. Bilhassa Sinop, Kastamonu ve Bartın’ın dere yataklarında yerleşik bazı ilçeleri çok fazla etkilendi. O gün Bartın’daydım, Bartın’a 300kg/m3 yağış düşmesine rağmen Bartın merkezde kayda değer sel olayı oluşmamıştı. Halbuki 1998’de 250kg/m3 yağışla Bartın içinde oluşan sel sularının 4-5 metre yüksekliklere kadar çıktığını felaket sonrası gittiğimde evlerin 2. kat balkonlarında oluşan izlerde görmüştüm. Demek bir tedbir alınmış ve işe yaramıştı. Dilerim son oluşan sel felaketleri tedbirlerin artırılarak yaygınlaşması gerektiğine yeniden dikkat çekmiştir.
Kırk, elli yıl önceleri Gerede içinden geçen Dayıoğlu Deresi de zaman zaman taşardı. Hatta duvarlarını aştığını da görmüştüm. Sel suları ile gelen ağaç ve molozlar E5 teki köprüyü tıkatır ve sular o zaman aşağı harman olarak bilinen şimdiki Terminal bölgesini tamamen doldururdu. Köprü altından geçen sular da yolun alt tarafını tamamen kaplardı. Yıllar sonra 2017’de Gerede’de oluşan selden Demirciler Mahallesi tabakhane bölgesi etkilenmiş, Dayıoğlu deresi terminale giriş köprüsü de tıkanarak sel suları etrafa yayılmıştı.
Şimdiki adıyla D100 kara yolu güneyinde, Meslek Yüksek Okulu alanına kadar olan bölgenin zemin yapısının Dayıoğlu Deresinin yığdığı sel atığı mil ve taş yığınları olduğunu o bölgede yaşamış biri olarak biliyorum. Yerleşime açık olan bu bölgenin felaketlere maruz kalmaması için ıslah edilmiş olduğunu umuyorum.
Gerede’de yakın yıllara kadar büyük sellerin oluşmamasını Arkut, Dayıoğlu Deresi yamaçları ve Kavacığın Düz’de ağaç miktarının artmasına bağlıyordum. Lakin bir ara sosyal medyada orman kesiminin son zamanlarda fazla olduğu konusunun konuşulması ki orman teşkilatının plansız kesim yapma ihtimalini düşünmüyorum, ama ağaçlanmanın bir şekilde seyrekleşmesi sellerin habercisi olabilir.
Son yaşanan tabii felaketlerin oluşmasında en büyük etken bizleriz yani insanoğlu. Bilemiyorum, ya tabii hayat düzenini tabiatın yaratılış amacı ve şeklini, kafamıza göre, menfaatlerimize göre şekillendirerek felaketlere zemin hazırlayıp, hayat zincirimizin halkalarını parçalamaya devam edeceğiz, ya da hataları terk ederek, yeniden tabii düzende yaşamaya devam edeceğiz. Seçim bizden, takdir Yaratıcı’dan.
Bu yazı dizisinin sonu