Gerede dışında, Geredeli olmayanların yanında konuşurken bizi dinleyenlerin bazı kelimelerimizi anlamakta güçlük çektiklerini görmüşsünüzdür. Bazıları da “senin dilin Kastamonu lehçesini andırıyor, oradan mısın?” diye sorarlardı. Geredeli olduğumu, Gerede’nin Bolu’nun bir ilçesi olduğunu söylediğimde, konuşma tarzımın Bolu lehçesine uymadığını söylemişlerdir çoğu kez. Niyetim Bolu’lu olmadığımızı düşünmek değil, bu güzel ilimizin şirin bir ilçesinin mensubu olmakla gurur duyar, soğuk ama pırıl pırıl, tertemiz hava ve suya sahip şehrimizle övünürüm.
Esentepe’nin çam ve kekik kokuları içinde yumuşacık topraklı çimenleri üzerinde piknik yapmanın, Ramazan Dede’nin, bir kaç asırlık çamların dalları arasına, rüzgarın hışırtısına kattığı sesini hissetmek kadar insana huzur veren başka bir şey olamaz burada sanırım.
Bizim kolayca anladığımız dilimizin, birçok özel ifadeleri var, İşte bu güzellikleri ve affınıza sığınarak, hiç bir zaman alaya almak, küçük görmek düşüncesiyle değil, sadece yüzlerimize küçük bir tebessüm vermek, unutmakta olduğumuz deyim ve kelimeleri hatırlatmak düşüncesiyle, konuştuğumuz şekilde yazarak, otuz küsur yıl önce geçmişte bir gün geçirmeyi düşündüm sizlerle. (Yirmi yıl önce yazmıştım.)
Etli Makarna…
Böğün çok yoruldum sığır bazarında su satarkene. Ağşam eve varınca, hanayda bizimkilerin etli makarna yapduklarını gördüm, garnım gıyılıyodu. Su satarkene Gaymakçı’dan aldığım iki gurabiyeden başka bişey yimedim. Hemen bubannemin ocak başında gaynattığı makarnaya yanaşdığumda annem oklayı elime yapıştırdı. Yüreğim golay oluyo açlıktan diyecek oldum. “Git dışarı, eylen ecük, zırtıllık etme” diye çemkirdi. Dün yaptığınız mumbardan ver ecük diyecek oldum, oklayı salladı, kaçtım. Bu mumbar da ne menem şeymiş. Onun yüzünden örtmenden de azar eşitiydim okula geç geldim diye. Sınıfa girerken örtmen beni görünce niye geç geldin dediydi. Mezbahaya gittiydim dedim. Ne yaptın orda diye sordu. Barsak almaya gittiydim o yüzden geç kaldım örtmenim dedim. Barsağı ne yapacan deyince annem istedi evde mumbar yapıyolla dedim, emme o mumbarı bilemedi. Mumbar ne? Dedi, ben mumbaar dedim. Yine sordu yine mumbaar dedim. Başka adı var mı dedi, soğra aklıma geldi sucuk dedim, emme kulağımı çekip beni bi eyice azarladıydı.
Makarna oluncaya kadar köçüye çıkıp tovukların yemini, güdüğün yalını vereyim dedim kendi kendime. Güdük yeni doğurdu, enükleri vırık vırık ediyolla durmadan. Köçüden evin önündeki, bubamın dereotu, madenüz, fasıllıya, büber ektiği güççük bostana geçtim. Bi armut va burda, bubam göksulu diyo, böyükbubam dikmiş sağlığında. Yirken adamın azı sulanıyo. Canım çekti dibine gittim. Hay Allah gene dallarını gırmışla bunun. Halam geldi o sıra yanıma “Gönenmiyesice uşakla girmiş gene, armudun dallarını unlar gırmış” diye söylendi. Kızdı mızdı da, geçen de ben arkadaşlarla işletmenin bahçesine, ordan değirmen başına, rakı çayırındaki bahçeye çöşlüğe gittüydük deli Cemali deyniynen govaladıydı hepimizi, o yüzden guyruğu gıstım. Emme ne iyi oluyo o erükle, elmala, armutla eyşi eyşi.
Haftaya mayha başlıyo. Bubam köfter, şak şak hevlesi alu gene. Hevleyi havan eli ve bıçağınan ufalayıp yemesi çok sarar doğrusu. Emme ben en çok köfteri severin. Mayha da pek gözel oluyo. Mayhadaki gazların, köfterin, şak şak hevlesinin dadı, ecük de tozundan dumanından ellehalim. Mayha dedim de geçen seneki mayhada bi motora bindiydim. Bindim emme, durdurup enemediydim. Motorcu beni Javaya bindidü gaza basıp salıvedi, ben ne bilin ilk defa biniyon, freni nerde niye durmuyo bu derken hızla mayha dükkanlarının arkasındaki söğütlere tosladım. Motor bi yana ben bi yana. İyi ki söğütleri uruya dikmişle, yoğsa mayhanın içine daldıydım. Bi baktım motorcu elinde deynek bağıra bağıra ardımdan goşup geliyo, durulu mu? Yiğitlik elden bırakulu mu? Yiğitliğin onda dokuzu gaçmakmış, birini arkamda bırakıp gaçtım.
Devam edecek…