Ramazan Dede eteğinden…
Yarın top sahasında maç va gene. Annem de sabahleyin furuna yollar beni “bide yapturacan” diye düşünüken sanki beni duymuş gibi “Sabah erkenden bide yapduracan, şimdi içini hazırlıyon, bana biraz su götür narçabıynan çabuk, Ramazan Dede’ye gidecüz, şimdi eylenme garnığı doyur erken yat.” dedi.
“Ramazan Dede’den enerken maça giderüz di mi” diyecek oldum. O sıra çarşıdan gelen bubam “Etekten bakaruz” diye susdurdu beni. Emme ben gene de gaçarım maça niy nazın, ne olu ne olmaz. Esnaf Sporunan Gerede Gençliğin maçı va nası durulu. Esnaf Spor öttürü. En gözeli de maçın soğuna doğru hergelenin top sahasına girmesi. İnekle önce sallana sallana sahaya girerle, topçula unları govmıya başlayınca böğüre böğüre bi o tarafa bi bu tarafa goşarla. Hergele geçince öbek öbek mayısla sahanın ortasında.
Furuncunun küreği…
Bu sabah hava çok guzel, güneş parlıyo. Bide yapturuken ekmekçinin hamurları açıp, furuna verüken yaptuğu hareketle çok eylenürün. Küreği ikide bir bekleşenlere dürter. Emme nedense burda da tanıdıkla beriye. Herkes bide yapturdu gene. Gıymalı, peynirli, yoğurtlu, emme en çok yoğurtlu.
Eve geldüğümde sepetle, kilimle hazırlanmış beni bekliyolla. Bubam “Çok eylendin, çabuk ol, soğumadan yağlayın bideleri” diye ecük kızıyomuş gibi yaptı. Tuzlu tereyağı ile pideler yağlanırken kokusuna nası dayanulu, bubannem al hele bi lokma yi diye gıymalıdan bi parça elime dutuşturdu.
Minibüse bindük…
Ramazan Dede’ye gitmeye bayılıyon doğrusu, emme münübüsle olusa. Eskiden yörüye yörüye çıkarduk ellerimizde sepetle, zembille, bestil oluduk çıkıncaya kada. Bi keresinde yörüyerek çıkarkene bubamın İstanbul’dan aldığı termosu ben taşıyacam diye inat edip, soğra da düşürüp kırınca, bi emeyaratmadın diye azar eşitiydim. İyi ki şu münübüsleri icat etmişle. Acemin Kazım amıcanın dükkanının önünden bindük münübüse. Acemin Kazım amıca dedim de aklıma bayramlardaki fener alayları geldi. Cumhuriyet bayramı ağşamı askerle ellerinde meşalilerle fener alayı yaparkene, unun iğneden iplüğe, kara büberden, bardağa her şey sattığu dükkanundan maytap, mantar, çıtır pıtır alu patladuruz. Saraç Emin amıca Köroğlu oynar Cumhuriyet meydanında. Ne gözel olu her yer ışıl ışıl. Ha bi de gandil geceleri var bildüğünüz. Çarşıda yeni cami önünde “Gandil mumu, gandil mumu” diye bağıran Memet Ali ağadan aldığımız mumlarla sokak sokak dolaşup;
“Yer altında garimce,
Ben Kabe’ye varınca,
Telli de mumlar yanınca,
Çat çatanali, pat patanali…” diye mani çığırdığumuz, meşelelerde yağlı üstübü yaktığımuz, uşakların çığlık ve bağırmalarıyla sokakları dolduduğu gandil geceleri, bazen de mahallele arası tayfa harplerinin yapılduğu, ama soğra gene beraber oynaduğumuz oyunla hep oynansa ve yağmur çiselerken eyce yağması için kapı kapı dolaşup;
“Göde göde göl olsun,
Dere tepe sel olsun,
Evlerin önü göl olsun.
Arpa da buğday bol olsun,
Yağ yağ yağmur,
Teknede hamur, bahçede çamur.
Ver Allah’ım ver sicim gibi yağmur.” diye çığırdığumuz manile hep söylense ve böyüklerin ellerinin öpülüp, bayram harçlığu aldığumuz gün ve gecele hiç bitmese…
Devam edecek…