Kış mevsiminin çok yağışlı ve soğuk yaşandığı şu günlerde Sakarya’dan Gerede’ye kadar bilhassa Düzce Bolu arasındaki D100 Bolu Dağı mevkii ve otoyol tünel geçidi yoğun kar yağışı nedeniyle ulaşıma kapatıldı. 24 Ocak akşam saatlerinden sabah saatlerine kadar yüzlerce aracın yollarda mahsur kaldığını haberleşme araçlarından öğrendik. Karayolları ve tüm mahalli imkânların seferber edildiği çalışmalar neticesinde sabah ilk saatlerde yolların tekrar İstanbul ve Ankara istikametine açılabildiğini ve vasıtaların kontrollü hareket ettirildiğini izledik.
Şehir içi ulaşımını mahalli imkânların yanında kendi imkânlarımızla da sağlamamız mümkün olabiliyor. Ülkemizde bilhassa kara yolu ulaşımının yoğunluğu dikkate alınacak olursa, şehirlerarası yolların iyi ve sürekli açık olması da çok önemli.
Yaşadığımız bu kış şartlarında bir an otoyolun ve tünelin de olmadığı, Bolu dağının gidiş geliş tek yol olduğu zamanları hatırlayacak olursak şehirlerarası yol ulaşımının kıymeti daha iyi anlaşılabilir.
Bununla birlikte kara yolu ulaşımından çok daha rahat olan demiryolu ulaşımının değeri ise bence çok daha fazla.
Bununla ilgili olarak rahmetli öğretmen Selahattin Atalay’dan bir sohbetimiz esnasında dinlediğim 1944 Gerede Depremi anısından hatırladıklarımı sizlerle paylaşıyorum.
“1944 depreminde Arifiye’de Gerede’den bir arkadaşımla Öğretmen Okulunda öğrenci idik. 2 Şubat günü sabahı Gerede’den doğru Adapazarı dahil çevre il ve ilçelerin halkı büyük bir deprem sarsıntısı ile uyanmıştı. Depremin merkezi Gerede imiş. O yıllarda bu olayın etkileri ile ilgili bilgiyi öyle bugünkü gibi kısa bir sürede öğrenmek mümkün değildi.
Bir iki gün sonra öğrendiğimiz memleketimizdeki yıkım haberleri üzerine ailelerimizin yanına gitmek istedik. Lakin haberleşmede olduğu gibi ulaşımda da ne yollar yeterli idi ne de vasıtalar. Mevsim kıştı, mevcut İstanbul Ankara yolu kar nedeni ile çoğu zaman kapanıyor, Tabi var olan bir iki ulaşım aracı da sefer yapamıyordu.
Gidebilmek için tek çaremiz trendi. Nihayet üç gün sonra Sakarya Eskişehir Ankara Karabük hattı üzerinde Gerede’nin 35 km kadar doğusundaki Karabük Çankırı yol ayrımında olan İsmet Paşa tren istasyonuna ulaştık.
İsmet Paşa’dan Gerede’ye doğru olan kara yolunu bilenler ne kadar zor bir yol olduğunu iyi bilirler. Bilhassa o yıllarda kışın bu yolda vasıta çalışması imkânsızdı. Başka çaremiz olmadığı için Gerede’ye yürüyerek gitmek zorundaydık. Kar kalınlığının yer yer bir metreyi bulduğu, şiddetli kar fırtınasının hiç durmadığı, çok soğuk bir havada, donma tehlikesine rağmen yol üzerinde bulunan köylerden de yardım alarak, gençliğimizin verdiği güçle, sabahtan itibaren çok büyük bir çaba sarf ederek gece yarısı ailelerimize ulaştık.
Köylerde ve şehir merkezinde depremle çok fazla ev yıkılmış, bazı evler de devrilen sobalar nedeni ile yanmıştı. Yaşananlar çaresizlik içinde tam bir felaketti. Evleri yıkılanlar daha sonraki günlerde çadırlarda barındırılmış okullar için de barakalar yapılmıştı…”
Allah ona rahmet eylesin.
Temennim yapılması düşünülen Yüksek Hızlı Tren hattının çok zor kış şartları yaşayan bölgemizi tamamen unutmamasıdır. Bunun için tüm vekillerimiz, siyasetçilerimiz, ilgili bürokratlarımız, Sivil Toplum Örgütlerimiz gerekli çalışmadan asla vaz geçmemelidirler. Şimdi olmaz diye bir şey yok. Bir zaman Bolu Dağı tüneli de olmazdı, şimdi ulaşımın kurtarıcısı oldu.
Sağlıklı günler dileği ile yolumuz her daim açık olsun.
Hocam yazılarınızı beğenerek okuyorum.Sizden geçmişe dair anıları okurken duygulanmamak hüzünlenmemek mümkün değil.Kaleminize sağlık,selamlar.
Elbette o eski yıllar bir başka,bu devir daha güçlü derken,böyle hal dışı olaylara ramak kalsakta sabırlı,hatta akıllı olmamız gerek.Sılayı sizin sayenizde yaşamak hoş oluyor Kazım Bey,Bolca Selam herkese.