Rahim ağzı (serviks) kanseri, düzenli taramalar ve HPV aşısı ile büyük ölçüde önlenebilir bir hastalık. Uzmanlar, erken teşhis ve modern tedavi yöntemleriyle bu hastalığın etkili bir şekilde yönetilebileceğini vurguluyor.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yüksel Ürün, rahim ağzı kanserinin çoğunlukla cinsel yolla bulaşan HPV (İnsan-Human Papilloma Virüsü) enfeksiyonu nedeniyle ortaya çıktığını belirtti. HPV’nin kadınlarda en sık görülen enfeksiyonlardan biri olduğunu vurgulayan Ürün, yaklaşık 100’den fazla türünün (genotipi) bulunduğunu, ancak bu türlerin yalnızca bir kısmının kansere yol açabildiğini açıkladı. “HPV-16 ve HPV-18, rahim ağzı kanseri vakalarının yaklaşık yüzde 70’inden sorumludur.” dedi.
Serviks kanserinin 30-50 yaş arasındaki kadınlarda daha sık görüldüğünü belirten Ürün, ortalama tanı yaşının 50 olduğunu ve riskin daha erken yaşlarda başlayıp menopoz sonrası da devam edebileceğini ifade etti. Serviks kanseri riskini artıran başlıca faktörler arasında HPV enfeksiyonu, sigara kullanımı, bağışıklık sistemi zayıflığı, doğum kontrol haplarının uzun süreli kullanımı ve düzenli tarama yaptırmamak yer almaktadır. Bu nedenle, 30 yaşından itibaren tarama yapılması önerilmektedir. 30-65 yaş arası kadınlar için HPV-DNA ve ‘PAP-Smear’ testi 5 yılda bir önerilirken, sadece PAP-Smear yapılacaksa bu testin 3 yılda bir tekrarlanmasının yeterli olduğu belirtildi. 65 yaş sonrası düzenli taramalarda anormal bir bulgu çıkmayan kadınlarda tarama sonlandırılabilir, ancak risk faktörleri olan kadınlarda tarama devam etmelidir.
İmmünoterapiler İlerlemede Umut Vadediyor
Prof. Dr. Ürün, serviks kanserine karşı en etkili yöntemin önlemek ve hastalığı erken aşamada tespit etmek olduğunu vurgulayarak, “HPV aşısı, kansere yol açan en yaygın virüs tiplerini hedef alır ve serviks kanserini çok büyük oranda önler. Aşı, cinsel aktivite başlamadan önce yapıldığında en etkili sonuçları sağlar. Hem erkek hem kız çocuklarına aşı yapılması önerilmektedir.” açıklamasında bulundu.
HPV-DNA testi ve PAP-Smear ile hastalığın erken evrede tespit edilebileceğini belirten Ürün, bu testlerin hastalığın tedavi edilebilir bir aşamada yakalanmasını sağlayarak hayat kurtardığını ifade etti. Serviks kanseri tedavisindeki yeni yöntemlere de değinen Ürün, “İmmünoterapiler, bağışıklık sistemini güçlendirerek kanser hücrelerini etkili bir şekilde hedef alır ve ilerlemiş kanser vakalarında umut vadeder. Hedefe yönelik tedaviler, tümörlerin kan damarları aracılığıyla büyümesini engeller ve kemoterapi ile kullanıldığında etkinliğini artırır.” dedi. Ayrıca, radyoimmünoterapi gibi yenilikçi yaklaşımların, radyoterapi ve immünoterapinin birleştirilmesiyle ileri evre hastalarda önemli sonuçlar elde etmeyi amaçladığını belirtti.
Düzenli Tarama Yaptırmayan Kadınlar İçin Risk Devam Ediyor
Son yıllarda serviks kanseri tedavisinde kaydedilen gelişmelerin özellikle ileri evre hastalarda yaşam süresini uzatmak ve yaşam kalitesini artırmak açısından umut verici olduğunu vurgulayan Ürün, en etkili yaklaşımın hastalığı oluşmadan önlemek veya erken evrede tespit etmek olduğunu belirtti. “HPV aşısı ve düzenli tarama programları, serviks kanseriyle mücadelede en güçlü silahlarımızdır.” dedi.
Yeni tedavi yöntemlerindeki ilerlemelerin, bilim dünyasının hastalığı kontrol altına alma konusundaki kararlılığını gösterdiğini ifade eden Ürün, serviks kanserinin erken teşhis ve modern tedavi yöntemleriyle önlenebilir ve yönetilebilir bir hastalık olduğunu söyledi. Bununla birlikte, düzenli tarama yaptırmayan kadınlar için riskin devam ettiğini ve tarama ile ilgili hala bazı önemli sorunlar olduğunu belirtti. Bu sorunların, tarama programlarından haberdar olunmaması ve tarama testleri hakkındaki yanlış inanışlar olduğunu vurguladı. Düzenli tarama yaptırmayan kadınların, serviks kanserinin erken teşhis şansını kaçırabileceğini ve hastalık ilerlemiş evrede tespit edildiğinde tedavi sürecinin zorlaşabileceğini ifade etti.
(AA)
