Allah Yolunda…
V-BÖLÜM
Medine’ye Aşk Yolculuğu: Peygamberimizin (sav) Kabrine Kavuşma ve İz Bırakan Mekânlar
Gözyaşlarıyla Yıkanan Yollar; Vuslatın İlk Adımları
Kalemim titrek, yüreğim yangın yeri… Gözyaşlarımla ıslanan yollar, vuslatın ilk adımlarıydı. Resulullah’a (sav) duyduğum hasret, Mekke’den Medine’ye uzanan bu kutlu yolculuğu, ruhumun derinliklerine yapılan manevi bir seyahate dönüştürdü. Bu satırlarda, O’nun (sav) izinde, aşkla, arzuyla ve dualarla dolu bir vuslatın hikâyesini okuyacaksınız.
Mekke’nin kutsal topraklarından ayrılırken, kalbimde derin bir özlem vardı. Nurlu beldeye yaklaştıkça, bu özlem yerini coşkulu bir bekleyişe bıraktı. Yıllardır beklediğim sevgiliye kavuşacak gibiydim. Medine sokaklarına adım atar atmaz içimi tarifsiz bir sükunet kapladı. Adeta Resulullah’ın (sav) nefesi, bu şehrin her köşesine sinmişti. Gözyaşlarım, bu mübarek topraklara düşerken, kalbim de dualarla doluyordu.
Medine’nin manevi atmosferi, insanı derinden etkileyen kutsal mekânları ve Cuma’nın bereketiyle taçlanan bu deneyim, size de ilham verecek ve kalbinizi huzurla dolduracaktır. Mescid-i Nebevi’ye doğru attığım her adım, vuslatın ilk adımlarıydı. Kalbim, Peygamberimizin (sav) kabrine kavuşma arzusuyla atıyordu.
Medine: Aşkın Şehri
Medine, Peygamber Efendimizin (sav) hicret ettiği, İslam’ın ilk filizlerinin yeşerdiği, aşkın ve muhabbetin şehridir. Bu mübarek topraklara ayak basar basmaz, içimi tarifsiz bir sükunet kapladı. Resulullah’ın (sav) nefesi, bu şehrin sokaklarında hâlâ hissediliyordu. Medine’ye yaklaştıkça, kalbim daha da hızlanmaya başladı. Sevgiliye kavuşma arzusu içindeydim.
Medine sokaklarında yürürken, adeta her adımda tarihe dokunmak mümkündü. İslam tarihinde önemli birer dönüm noktası olan mekanlar, özellikle Mescid-i Nebevi’nin muazzam kubbesi, insanı derinden etkiliyordu.
Medine’de, sadece taşlar ve binalar değil, aynı zamanda bir maneviyat, bir huzur, bir aşk atmosferi vardı. Bu şehirde, zamanın durduğu, mekânın anlam kazandığı, kalplerin Allah’a (cc) daha da yaklaştığı hissine kapılıyorduk. Bu şehirde, her şey daha anlamlı, her şey daha güzeldi.
Medine’de yaşayanlar, şehrin ruhuna uygun bir yaşam sürdürüyorlardı. Onların güler yüzü, samimiyeti ve misafirperverliği bizleri hayran bıraktı. Medine’nin her köşesinde iyilik, her adımda güzellik ve her nefeste muhabbet hissediliyordu. Bu şehirde, insanlar arasındaki sevgi ve saygı bağları o kadar güçlüydü ki, kendimizi adeta bir aile ortamında hissediyorduk. Medine’deki insanlar, sanki birbirleriyle değil, kalpleriyle konuşuyorlardı.
Medine, İslam tarihinde çok önemli bir yere sahip. Resulullah (sav) burada 10 yıl yaşadı ve İslam’ı yaymak için büyük çaba gösterdi. Medine, aynı zamanda İslam’ın ilk başkenti oldu ve Müslümanlar için bir sığınak yeri oldu. Bu nedenle, Medine, Müslümanlar için her zaman özel bir öneme sahip olmuştur. Medine, sadece bir şehir değil, aynı zamanda bir umut, bir sığınak, bir ilham kaynağıdır.
Peygamberimizin (sav) Kabrine Kavuşma: Gözyaşları ve Dualar
İlk durağımız, kalplerin hasretle çarptığı, duaların yükseldiği Mescid-i Nebevi oldu. Kapısından içeri girer girmez zaman durdu, dünya sustu. İçimizde yoğun bir heyecan ve arzu belirdi. Resulullah’a (sav) duyduğum hasret, gözyaşlarımla birlikte yanaklarımdan süzüldü. Sanki yıllardır biriken bir özlem, o an sel olup akıyordu.
Mescid-i Nebevi’nin o eşsiz atmosferi, ruhumu derinden etkiledi. Her köşesinde hissedilen manevi huzur, kalbimi bir sükûnetle doldurdu. Resulullah’ın (sav) kabrine doğru ilerlerken, adımlarım titriyordu. Sanki O’na (sav) kavuşacak olmanın heyecanı, tüm benliğimi sarmıştı. Kabrinin huzuruna vardığımda, gözyaşlarım daha da şiddetlendi. Ellerimi açtım, dualar ettim. “Ya Resulallah, sana ümmet olmaktan onur duyuyoruz. Bize şefaat et” diye yalvardım. O an, sanki Resulullah (sav) beni duyuyordu, dualarıma icabet ediyordu.
Kabrinin yanında geçirdiğim her an, benim için bir lütuftu. O’nun (sav) huzurunda olmak, dünyanın en büyük mutluluğu idi. Dualarımda, ümmetin birlik ve beraberliği için, İslam’ın yücelmesi için niyazda bulundum. Resulullah’ın (sav) sünnetine sımsıkı sarılmak, O’nun (sav) yolundan ayrılmamak için Rabbime yalvardım.
Resulullah’ın (sav) kabrinden ayrılırken, içimizde hem hüzün hem de sevinç vardı. Hüznümüz O’nun (sav) aramızda olmayışından, sevincimiz ise manevi varlığını daima yanımızda hissetmekten kaynaklanıyordu. Kalbimde Resulullah’a (sav) duyduğum sevgi ve özlem, ömrüm boyunca hiç dinmeyecek bir yangın gibiydi.
Medine’de İz Bırakan Mekânlar
Mescid-i Nebevi’den ayrıldıktan sonra, İslam’ın ilk mescidi olan Mescid-i Kubâ’yı ziyaret ettik. Resulullah’ın (sav) Medine’ye hicret ettikten sonra inşa ettiği bu mütevazı mescit, sadeliği ve maneviyatıyla insanı etkiliyor.
Bir sonraki durağımız, “İki Kıbleli Mescid” anlamına gelen Mescid-i Kıbleteyn oldu. Bu cami, Müslümanların namaz kılarken Kudüs’teki Mescid-i Aksa’dan Mekke’deki Kabe’ye döndürülmesi emrinin geldiği yerdir. Mescid-i Kıbleteyn, tarihi bir öneme sahiptir ve Müslümanların kıble yönünün değiştiği bu olayı hatırlatır.
Medine’deki diğer ziyaret ettiğimiz camilerden biri de Mescid-i Ğamame (Bulut Mescidi) idi. Resulullah’ın (sav) bayram namazlarını kıldırdığı ve önemli dini olayların yaşandığı bu mescit, “Bulut Mescidi” adını, bir gün namaz kılarken üzerini bir bulutun gölgelediği için almıştır. Mescid-i Ğamame, Medine’nin merkezine yakın bir konumdadır ve kolayca ulaşılabilir.
Mescid-i Seb’a (Yedi Mescid) ise, Hendek Savaşı sırasında Müslümanların karargah olarak kullandığı yedi küçük mescitten oluşan bir yapıdır. Günümüzde de ziyaret edilen bu mekan, Hendek Savaşı’nın yaşandığı bölgede bulunur ve bu savaşın hatırasını canlı tutar.
Son olarak, Cennetü’l-Baki Mezarlığı’nı ziyaret ettik. Mescid-i Nebevi’nin yanında bulunan bu mezarlık, Peygamber Efendimiz’in (sav) ailesinin ve birçok sahabenin defnedildiği yerdir. Cennetü’l-Baki Mezarlığı, Müslümanlar için önemli bir ziyaret yeridir ve burada, Peygamberimiz’in (sav) ailesi ve sahabe için dua etmek mümkündür.
Bu mekanların her biri, İslam tarihinde önemli bir olayın yaşandığı veya önemli şahsiyetlerin bulunduğu yerlerdir. Bu nedenle, Medine’yi ziyaret eden Müslümanlar için bu mekanlar, hem ibadetlerini yerine getirebilecekleri hem de tarihi ve dini bilgiler edinebilecekleri önemli duraklardır.
Medine’de İkinci Gün: Mahşeri Kalabalık ve Cuma Bereketi
Medine’deki ikinci günümüz, Cuma’nın bereketiyle başladı. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, kalbimizde tarifsiz bir heyecanla Mescid-i Nebevi’ye doğru yola koyulduk. Ancak, o da ne? Mahşer günü gibi bir kalabalık vardı. Her milletten, her renkten Müslüman, Cuma namazı için erkenden mescide akın etmişti. Nihayet, bir şekilde kendimize bir yer bulabildik. Ama o kadar sıkışıktık ki, hareket etmek neredeyse imkânsızdı. Buna rağmen, bu mübarek atmosfer, bizi bambaşka bir hale büründürmüştü.
Cuma hutbesi başladığında, kalabalığın uğultusu bir anda kesildi. Herkes, huşu içinde, imamın sözlerini dinliyordu. Namaz vakti geldiğinde, saflar sıklaştı, omuzlar birbirine değdi. Tekbir sesleriyle birlikte, binlerce Müslüman, aynı anda secdeye kapandı. O an, kalbimizden geçen dualar, arşa yükseliyordu.
Cuma namazından sonra, Medine’nin çarşılarını gezdik. Burada, hurma, tesbih gibi hediyelik eşyalar satan dükkânlar, rengârenk görüntüler oluşturuyordu. Esnafın güler yüzü, samimiyeti, bizi adeta mest etti.
Medine’deki ikinci günümüz, mahşeri kalabalığına rağmen, Cuma’nın bereketiyle taçlanmıştı. O gün, İslam’ın birlik ve beraberlik ruhunu, Müslümanların kardeşliğini, bir kez daha derinden hissetmiştik. Ve o gün, kalbimize kazınan o duygusal anlar, ömrümüz boyunca unutulmayacak birer hatıra olarak kalacaktı.
Bir sonraki bölümde, Peygamber Efendimizin (sav) “cennet bahçelerinden bir bahçe” olarak müjdelediği Ravza-i Mutahhara’yı, Uhud Dağı’nı, Okçular Tepesi’ni ve Hicaz Demiryolu’nun tarihi tren garını ziyaret edeceğiz. Bu kutsal mekanlarda yapacağımız yolculukta, Peygamberimizin (sav) hatıralarıyla dolu anlar yaşayacak, İslam tarihimizin önemli olaylarına tanık olacağız.