-4. Bölüm-
Gözyaşıyla Başlayan, Zaferle Taçlanan Yolculuk: Kabe’den Medine’ye Bir Hicret Öyküsü
Kabe’ye Veda, Bedir ve Melekler Tepesi’nde Yükselen İman
Sevgili dostlar, Peygamber Efendimizin izinde çıktığımız bu kutlu yolculuğun bu bölümünde, kalbimizde tarifsiz bir hüzünle Kabe’ye veda ediyor, Mekke’den Medine’ye doğru yola çıkıyoruz. Yolculuğumuzun önemli duraklarından biri olan Bedir’de kısa bir mola verip, Melekler Tepesi’ne doğru devam edeceğiz. Bu mübarek topraklarda yaşadığımız manevi deneyimleri sizlerle paylaşmaktan onur duyacağım.
Kabe’ye Veda: Gözyaşları Sel Oldu
Kabe’de geçirdiğim günler, sanki bir ömür gibiydi. Ancak, veda vakti yaklaşıyordu. Kalbimi derin bir hüzün kapladı. Sanki içimden bir parça kopuyordu. Kabe’den ayrılmak, en değerli hazinemden ayrılmak gibiydi.
Bu hislerle birlikte, Kabe’den kopamama duygusu içimi sarmıştı. Göz kapaklarım, Kabe’nin nurlu yüzüne kapanmak istemiyordu. Son 72 saat, yani tam 3 gün boyunca neredeyse hiç uyumadım. Buna rağmen, yorgunluk hissetmiyordum. Aksine, içimde tarifsiz bir enerji vardı. Sanki, bu kutsal topraklarda uykusuz kalmak, beni daha da arındırıyordu.
Gözyaşları içinde, “Allah’ım, sana emanetim” diye fısıldadım. Kabe’nin etrafında son bir kez tavaf ederken, her adımda içimden bir parça Kabe’de kalıyordu. Safa ile Merve arasında son bir kez koşuştururken, Hz. Hacer’in o zorlu anlarını ve Rabbine olan tevekkülünü düşündüm. O an, içimde tarifsiz bir huzur hissettim.
Kabe’ye son bir kez baktığımda, içimde bir umut belirdi. Sanki Kabe, bana yeniden geleceğimi söylüyordu. Bu düşünce, içimi bir nebze olsun rahatlattı.
Kabe’den ayrılırken, arkamı dönüp dönüp baktım. Kabe, gözden kaybolana kadar içimde bir özlem vardı. Bu özlem, sadece Kabe’ye değil, aynı zamanda Rabbime olan özlemdi.
Bu yolculuk, hayatımın en önemli deneyimlerinden biri oldu. Kabe’de geçirdiğim her an, Rabbimle aramdaki bağı güçlendirdi. Bu nedenle, Kabe’den ayrılmak, sadece bir mekandan ayrılmak değil, aynı zamanda Rabbimle aramdaki bağı güçlendirmek için bir fırsattı.
Kabe’den ayrılırken, içimde hem hüzün hem de umut vardı. Hüzün, Kabe’den ayrılmanın zorluğundan, umut ise yeniden kavuşma arzusundan kaynaklanıyordu.
Bu veda, aslında bir yeniden buluşmanın sözüydü. İnşallah, en kısa zamanda yeniden Kabe’ye geleceğim.
Hicret: Bir Dönüm Noktası
Değerli okuyucularım, bu noktada, Peygamber Efendimizin (sav) hicretine değinmek istiyorum. Hicret, İslam tarihinde bir dönüm noktasıdır. Mekke’de müşriklerin baskıları altında kalan Müslümanlar, Peygamber Efendimizin (sav) önderliğinde Medine’ye hicret etmişlerdir. Bu hicret, sadece bir yer değiştirmeden çok daha fazlasını ifade eder. O, bir inanç, bir azim, bir kararlılık ve Allah’a teslimiyetin en güzel örneklerinden biridir.
Hicret, Müslümanlar için yeni bir başlangıç olmuştur. Medine’de İslam’ı daha rahat yayma imkanı bulmuşlar, burada bir İslam devleti kurmuşlardır. Hicret, aynı zamanda, tüm insanlık için bir örnek teşkil etmiştir. Zorluklar karşısında yılmamayı, Allah’a güvenmeyi ve doğru yolda kararlılıkla ilerlemeyi öğretmiştir.
Bedir: Tarihin Yankıları
Mekke’den Medine’ye doğru yol alırken, tarihin önemli bir tanığı olan Bedir’e ulaşıyoruz. Burada, İslam’ın ilk büyük savaşlarından biri yaşanmış, iman ile batılın mücadelesinde Müslümanlar büyük bir zafer kazanmıştır. Bedir’de mola verirken, bu kutlu zaferin hatırasını yad ediyor, şehitlerimize dualarımızı gönderiyoruz. Bu topraklarda hissedilen manevi atmosfer, imanımızı daha da güçlendiriyor.
Melekler Tepesi: İmanın Yükselişi ve Kardeşlik Buluşması
Bedir’de konakladıktan sonra, Melekler Tepesi’ne doğru yolculuğumuza devam ediyoruz. Bu tepe, Bedir Savaşı sırasında meleklerin Müslümanlara yardım etmek için indiği yer olarak bilinir. Burada, o anların heyecanını ve coşkusunu derinden hissediyoruz. Melekler Tepesi’nde, dünyanın farklı köşelerinden gelmiş Müslüman kardeşlerimizle, özellikle Endonezyalı kardeşlerimizle bir araya geldiğimiz zamanı unutamıyorum. Yüzlerinde tarifsiz bir sevinç, kalplerinde ise derin bir muhabbet vardı. Onlarla birlikte dualar ediyor, hep bir ağızdan “Taleal Bedru Aleyna” ilahisini okuduk:
“Taleal bedru aleyna, Min saniyatil veda’
Vecebel shukru alayna, Ma da’a lillah da’…”
Bu ilahi, kalplerimizi daha da birleştiriyor, kardeşlik bağlarımızı güçlendiriyor. Bu güzel buluşma, ümmetin ne kadar büyük ve güçlü olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Mekke’den Medine’ye: Kutlu Yolculuk
Melekler Tepesi’nden sonra yolculuğumuza devam ederken, kalbimizde tarifsiz anılar ve duygular biriktiriyoruz. Müzdelife’nin huşu dolu atmosferinde zamanın durduğu anları, Cürane’de yeniden doğuşun huzurunu, Nur Dağı’nda ilk vahyin heyecanını, Kabe’ye veda anının hüznünü hep birlikte yaşadık.
Bu yolculukta, dünyanın dört bir yanından gelmiş insanlarla kurduğumuz bağ, İslam’ın evrenselliğini ve birleştirici gücünü bir kez daha anlamamızı sağladı. Farklı dilleri konuşan, farklı kültürlerden gelen insanlar, aynı amaçla, aynı aşkla Kabe’ye yönelmişlerdi. Bu manzara, kalplerimizi sevgi ve hoşgörüyle yıkadı.
Bir Veda ve Bin Umutla
Bu kutlu yolculuk, sadece ayaklarımı değil, kalbimi de yordu. Yoruldu ama, yorgunluğuna değdi. Her adımda kendime biraz daha yaklaştım, Rabbime biraz daha… Kabe’nin avlusunda hissettiğim huşu, Bedir’de yankılanan tarihin sesi, Melekler Tepesi’nde Endonezyalı kardeşlerimle kurduğum o sıcak bağ… Hepsi, ruhuma kazınan, ömrüm boyunca unutamayacağım anılar oldu.
Değerli okuyucularım, siz de bu kutsal yolculuğa çıkın. Kabe’nin cazibesine kapılın, Safa ile Merve’de Hz. Hacer’in tevekkülünü hissedin, Bedir’de zaferin coşkusunu yaşayın, Melekler Tepesi’nde kardeşlerinizle birlikte dualar edin.
Bu yolculukta belki yorulacaksınız ama ruhunuz dinlenecek, kalbiniz huzur bulacaktır.
Umarım, bir gün sizin de yolunuz bu kutsal topraklara düşer ve unutulmaz anılar biriktirirsiniz.
Bir sonraki bölümde, bu kutlu yolculuğun en önemli anlarından birini, Kabe’den Medine’ye uzanan aşk yolculuğunun Peygamber Efendimizin (sav) kabrine kavuşma anını ve Cennet Bahçesi’nde yaşayacağımız manevi deneyimleri ve duygusal anları sizlerle paylaşmaktan onur duyacağım.
Allah’ın selamı ve bereketi üzerinize olsun.