Eren’in, Gerede Gölü ile şehir mezarlığı arasındaki ağaçlık alanda keşfettiği altın tablet, Kratia’nın kadim bilgilerini barındırıyor gibiydi. Tablet üzerindeki semboller, daha önce Keçi Kalesi, Hasbeyler Yaylası ve Dayıoğlu Deresi’ndeki şelale olarak bilinen yerde bulduklarıyla büyük bir uyum gösteriyordu. Tabletin bir kısmındaki yıldız figürleri dikkatini başka bir yere çekmişti. Diğer bulduklarıyla tablettekileri karşılaştıran Eren, bu yıldızların Samat köyünün üzerindeki gökyüzüyle bağlantılı olabileceğini fark etti.
Bir ay boyunca topladığı bilgileri inceledi, eski haritaları ve Gerede’nin tarihi belgelerini taradı. Samat köyünün, antik dönemde ritüeller için kullanılan bir yerleşim alanı olduğuna dair izler buldu. Bu izler, onu köyde araştırma yapmaya sevk etti.
Yolculuk Başlıyor
Eren, karlı bir kış sabahında Gerede şehir merkezinden Osmanlı Caddesi boyunca yürüyerek üniversiteye doğru ilerledi. Hava oldukça soğuktu; gece boyunca yağan kar, Gerede’yi bembeyaz bir örtüyle kaplamıştı. Eren, Samat Köyü’ne ulaşmak için otostop yapmaya karar verdi. Kısa süre sonra eski bir minibüsüyle yoldan geçen bir Samatlı onu aracına aldı.
Minibüs şoförü, sohbet sırasında Samat köyünün birkaç gün önce meteoroloji verilerine göre Türkiye’nin en soğuk yeri olarak kaydedildiğini anlattı. “Gece eksi otuzları gördük,” dedi gülümseyerek. Eren, bu köyün sert havasının köylülerin dayanıklılığını artırdığını düşündü.
Eren, köye vardığında akşam ezanı okunuyordu. Köy camisine giderek Akşam namazını kıldı. Namaz çıkışında, camideki köylülerle tanıştı. Köylüler arasından 82 yaşındaki emekli memur Agah Bey, sıcak kanlılığıyla hemen dikkatini çekti. Köylüler, Agah Bey’in köyün tarihi ve kültürü hakkında geniş bir bilgiye sahip olduğunu söyleyince, Eren sohbeti onunla derinleştirmeye karar verdi.
Keşlerin kokusu
Agah Bey, Eren’i evine davet etti. Dışarının dondurucu soğuğuna karşılık evin içi sıcacıktı. Sobanın üzerinde kızaran keşin kokusu, odanın atmosferine yerel bir lezzet katıyordu. Agah Bey, sobanın başında oturup Eren’e sıcak bir çay ikram ederken köyün geçmişinden bahsetmeye başladı.
“Burası eskiden büyük bir ticaret yolu üzerindeydi,” dedi Agah Bey. “Köyümüzün çevresi sadece hayvancılıkla değil, aynı zamanda ticaretiyle de meşhurdu. Babam, bu toprakların altından çok eski paralar ve mühürler çıktığını anlatırdı.”
Eren, daha önce bulduklarını birleştirerek oluşturduğu yıldız desenlerini Agah Bey’e gösterdi. Agah Bey, bu desenlerin köyün çevresindeki eski bir höyükte görülen sembollerle benzer olduğunu belirtti. “Samat’ın doğusunda, yıldızların çok güzel göründüğü bir tepe var,” dedi. “Gece orada durup gökyüzüne bakarsan, yıldızlar sana yol gösterebilir.”
Yeni Keşfin Eşiğinde
Eren, gecenin en karanlık anında Agah Bey’in tarif ettiği tepeye gitmeye karar verdi. Elde ettiği tüm işaretleri bir kez daha inceledi. Tabletin gösterdiği ipuçları, onu köyün çevresindeki bu tepede yeni bir sırrı keşfetmeye çağırıyordu.
Eren’in yolculuğu devam ederken, Gerede’nin kadim sırlarının her geçen gün daha da derinleştiğini hissediyordu. Şimdi, Samat köyünün soğuk havasında bir sır daha açığa çıkmayı bekliyordu.
(Devam edecek)