Değerli okurlarım,
Yaşadığımız dünyada ülkemiz ve çevresinin, son yıllarının bazı görüntülerini geçen hafta yansıtmaya çalışmıştım. Gazetemiz yazılı basınında web ortamında sosyal paylaşımda ilgi görmüştü. Bir dostum da Gerede ile ilgili yazılarımı beklediğini yazmıştı. Tamamlamak üzere olduğum Gerede yazılarımı kitaplaştırma çalışmalarım sona ermek üzere. Umarım bilhassa geçmiş Gerede’yi yansıtan içeriği ile geleceğe bir rehber olur düşüncesindeyim. Bu haftadan itibaren de fiziki değişimi iyice belirginleşen şehrimizle ilgili gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Geçmişte uzun yıllar kesintisiz yaşadığım şehrime pandemi başlangıcından bu yana artık fırsat buldukça gitmiş olmam oluşan değişimi çok daha iyi fark etmemi sağladı diyebilirim. İçinde sürekli yaşarken bazı değişiklikler çok dikkatinizi çekmiyor, ama bir süre ayrı kalıp dışarıdan baktığınızda farkı fark ediyorsunuz.
Uzun süre dışarıda yaşayan Geredeliler arasında Gerede sanki değişmiş, insanların çoğunu tanıyamıyoruz, sanki farklı bir yere gelmiş gibi oluyoruz diye hep söylenir. Evet bu şehirlerin kaçınılmaz kaderidir. Gerede şimdi çocukluğumuzda, gençliğimizde, olgunluk çağlarımızdaki Gerede değil. Bir kaç sokak, evler ve işyerleri dışında Gerede hızla geçmişten farklı bir görünüme doğru gidiyor. Tabi bu süreçte günümüze gelebilen yaşlılar da yavaş yavaş ebedi mekanlarına yerleşirken yerlerini onların çocuklarının çocukları yani çok genç bir nesil dolduruyor. Kırsaldan merkeze yerleşenlerin oluşturduğu yoğunluk ta çok belirgin bir şekilde ortaya çıkıyor. İşte bu durumda değişen Gerede’nin olumlu bir gelişme kazanmasında, eğitim, kültür, sosyal, ticari, mimari gibi her alanda mahalli yönetimlere çok büyük görev düşüyor. Geçmişin faydalı kültürünü yansıtan hayatı devam ettirmenin yanında, çağın gereklerini yaşamak bu görevin önemini ortaya koyuyor. Gerede’nin şimdiki insan popülâsyonunun durumunu sonraya bırakarak bu yazımın başında da belirttiğim son fiziki gözlemlerimi yazıyorum.
Şehrimize Bolu çıkışından (Binek taşı) girdiğimizde Esentepe Mesireliği sapağından başlayan eski adı Bolu Caddesi olan Atatürk Bulvarı, Sedef Pastanesi karşısındaki pazar yeri kuzey girişi olan Yeni Okul Yolu Sokağa kadar bölünmüş çift yol halinde çevresi ağaçlarla kaplı oldukça güzel bir yol haline gelmiş. Lakin kendinizi Hastane giriş yolundan itibaren Cumhuriyet Meydanında ve oradan başlayan Hacı Emin Caddesi Tabakhane Panayır yolunda Turgut Özal Caddesi sapağına kadar devam eden, yani şehir ana caddesinde tam bir trafik keşmekeşi içinde buluyorsunuz. Bu durum halen şehir merkezi olan bu bölgedeki ana caddenin, artan motorlu araç ve nüfus yoğunluğunda şimdi tamamen yetersiz olduğunu ortaya çıkarıyor. Bilhassa Yeni Okul Sokak giriş kavşağından Cumhuriyet Meydanına kadar olan alt ve üst yollar Gerede Pazarı olan Cumartesi günleri geçilmez hale geliyor. Her yıl belki de sayıları katlayarak artan motorlu araçlar tehlikeyi dörtlü sinyalleri ile veriyorlar gibi. Bu yolun mutlaka bir alternatifinin oluşturulması ve paralelinde araç park alanları çok gerekli durumda.
Mevcut deprem kuşağı üzerindeki şehrimizde yıkımlı bir afetle oluşabilecek karmaşa buradaki yolların tamamen geçilemez hale geleceğinin işaretidir. Gerede bir daha 1944 Şubat’ı yaşamamalıdır. Bu konu bu acı gerçek dikkate alınarak acilen değerlendirilmelidir. Takdir tedbire göredir. Gerede tabiri ile vebali boynumuza.
Devam edecek…