Yeni Arasta binasının zemin katındaki Kitap Kafe’nin batı tarafındaki bölüm Mehmet’ten aldığım bilgiye göre Kızılay için ayrılmış. Burada henüz bir faaliyet görülmüyor. Yine Kitap Kafe üstünde Halk Eğitimi Merkezinin el sanatlarının sergilendiği bir bölüm var ama sanki burası konum olarak biraz ikinci planda kalmış gibi dilerim her an açık olur.
Şehrimize kazandırılan bu binadan sonra yıllardır restore edilip kullanıma açılmasını beklediğimiz Bizans döneminden kalma Kiliseli Tüccar Han’ın yenilenmiş yapısına geçiyorum. Kapı girişinde kolonyacı Zeki Sür ve dükkânındaki dostlarla selamlaşıp, bitişik dükkânda çanta kemer satış, terlik ayakkabı imal ve tamir gibi baba mesleği el sanatlarını devam ettiren kardeşimle bir süre sohbet sonrası halen kapalı olan yapıya handa çalışma yapan tesisatçı hemşerimizle birlikte öylece korunmuş büyük kapısındaki küçük kapıdan içeriye giriyoruz.
Girişin hemen sağında yer alan kahvehane bizim gençlik yıllarımızda dünya kupası maçlarını gece yarılarına, Muhammet Ali’nin Boks maçlarını sabahlara kadar televizyonda heyecanla izlediğimiz, yaşlıların da çay içip sohbet ettikleri bir yerdi. Burası şimdi iç kısma doğru devam eden iki oda ile birlikte eski tarz ahşap düzenlemelerle sevimli bir lokanta haline dönüştürülmüş, ben bilhassa ince ahşap bölmeleri olan iç kısımdaki iki odayı Çin lokantalarına benzettim. Bu bölümün zemininde ise yine içerden girilebilen ve hazırlanan yemeklerin küçük yemek asansörü ile lokanta bölümüne çıkmasının planlandığı tam tesisatlı modern bir mutfak oluşturulmuş.
Hanın içte iki katlı olan ortada geniş avlulu bölümünü gezmeye başlıyorum. Geçmişe bağlı kalınarak ana yapıda değişiklik yapılmamış. Yine zemin altında alt kuzey doğu köşe duvarındaki kapı kilit taşındaki haç sembolünden kilise olduğu söylenen yere kapalı olduğu için girmedik. Tesisatçı arkadaşımız restoran bölümünün üst katı duvarındaki pencere kilit taşında da Allah lafzının buranın mescit olduğunun işareti olduğunu anlattı.
Dikdörtgen planlı hanın üst katında geçiş alanı ahşap olan odalar bilhassa geçmişin İpek Yolu tacirlerinin konaklamasını sağlarken, zemin katında da kervan binek ve taşıyıcı hayvanlarının bakım, dinlenme ve barınak bölümleri ile mallarının satışının yapıldığı geniş bir avlu var. Işık geçiren malzemeyle örtülü yeni çatı burayı aydınlatırken burada gördüğüm modern yapılı bir asansörün dış görünüşünün tamamen ahşap kaplamalı olması daha iyi olurdu diye düşünüyorum. Geçmişte ilçemizde görev yapan arkadaşım Doktor Oğuz Öziltürk’ün burada çektiği fotoğrafı arşivimden bulup yeni haliyle karşılaştırdığımda geçmişin estetiğine sadık kalmanın önemini bir daha anlıyorum.
Yapılan Selçuklu tarzı Arasta ve yenilenen Kiliseli Han kullanılmaya başladığında güzel bakımlı görünümleri ile umarım şehrimize turistik ticari hareket de kazandıracaklardır. Lakin buraları bekleyen sıkıntı uygun araç park yerlerinin olmamasıdır. Gelen araçların ister istemez çevre sokaklara hatta arasta dar iç geçişlerine uzun süreli bırakılması buralardaki iş yerlerine yaya geçişini engelleyecek, dolayısıyla sergilemeye yönelik faaliyeti olumsuz etkileyecek, hatta oluşabilecek yangın deprem ve benzeri afetler kötü sonuçları doğurabilecektir.
Burada şehrimizin yol ve park sorunu bir daha karşımıza çıkıyor. İşte Gerede gibi eski şehirlerin çağa uyumunda karşılaşılan olumsuz durum bu, ama günümüzde çözümler bulunabiliyor. Mahalli yönetim Şehir planlamacıları tedbir görevi sizlerin, kolaylıklar dileği ile…
Devam edecek…
Gerede’ye Bakış 2023 -1- Gerede’ye Bakış 2023 -2-