Önceki gün aldığımız bir haber, yüreğimize kor gibi düştü. Acısı âdeta bizi kavurdu desek yeridir.
Memleketimizin pırıl pırıl bir evladı, en verimli çağında bir sahur vaktinin karanlığında trafik kazasında ebedi âleme göç ediyordu. Bu, sabredilmesi zor bir durumdu. Fakat biz mümin insanlardık. “İnna lillahi ve inna ilaeyhi raciun” (Muhakkak biz Allah’tan geldik ve ona gideceğiz) âyeti bizler için gelmişti. Kadere inanıyorduk ve sabırdan başka çaremiz yoktu. En güzel sabır da, en zor zamanlarda gösterilen sabırdı. Rabbimizden geleni “hoş geldi, safa geldi” diyerek kabullenmek imanımızın gereğiydi.
Şairin biri “Her ölüm, vakitsizdir” der. İsyan kokan bu yorum, bizlerin düşüncesine uymaz. Kabullenmek ne kadar zor olsa da; kaderin getirdiğine “hoş âmedî – hoş geldin” diyebilmektir asıl hüner.
Muharrem hocamıza ve aile fertlerine , çok zor olsa da sabr-ı cemîl (güzel sabır) dilemekten başka bir şey diyemiyoruz. Evlât acısının nasıl yürek yaktığını tahmin edebiliyoruz. Hele bu kaybettiğiniz, hayatının baharında seçkin, istikbal vaat eden bir kişi olursa nasıl tahammül edilebilir? Hepimizin başı sağolsun.
Dem dövünme vakti değil, hediye gönderme vaktidir. “Mübarek akşamdır, gelin ey Fatiha’lar, Yasin’ler!”
Çok anlamlı yazdıklarınız. Ailesi ve sevenleri adına dayanması güç.. Bu vesile ile tekrardan Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır dilerim. Geredemizin başı sağ olsun.