Cahiliye devri Arabistan’ında kız çocukları diri diri gömülür, çok daha önce Asya ve Avrupa kavimlerinde kadın ve kızlar ganimet olarak alınır. Evli kadınlar bile kaçırılarak bir başka kabilenin malı olur. Uzak doğuda kadın erkeğin daim hizmetçisidir. Afrika’da ilkel kavimlerde kadın Asya’dakinden farklı değildir. Keşifler döneminde Avrupa’nın sömürgeci milletleri Afrika, Asya, Amerika’ya kadar uzanarak buralardaki yerli halkı kadın erkek ayırmadan köle olarak kullanılır. Ayrıca kadınlar efendilerin malı olarak onların her isteğini yapmak zorundadırlar.
Dünyanın neresine giderseniz gidin hemen her çağda genelde erkek hakimiyeti ön planda olmasına karşın eski Türk kavimlerinde kadın kaanla birlikte obasını yönetir, onun sözü oba sahibinin de sözüdür. Osmanlı’da ise yönetimde söz sahibi durumundadırlar. Derebeylik döneminde en kanlı şekilde birbirini boğazlayan Avrupa, İslam medeniyeti ile tanıştıktan sonra bu inanca karşı haçlıyı oluşturur ve uzun yıllar süren bu ilişki onları bugünkü durumlarına getirir. Avrupa şimdi medeni olarak bilinmektedir, ama bir şekilde, kadın vucudu ticari meta olarak erkek hakimiyetinde ezikliği devam etmektedir. Yani günümüz medeni dünyasında hala eksik olan bir şeyler vardır.
Erkek, kadına oranla daha güçlü bir vucut yapısına ve daha az duygusal güce sahiptir. Muhtemelen bu az duygusal yapıya sahip erkek, ahlaken de zayıfsa o zaman hakimiyetini vucut gücünü kullanarak gösterir. Günümüzde TV lerde bol bol izlediğimiz şiddete maruz kalmış kadın görüntüleri bu hali ifade etmektedir. Şiddet gösterisini yapan erkeğin sokaktaki eğitimsiz insan veya kürsüdeki profesör olması da hiçbir şeyi değiştirmemektedir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de hemen her toplumda bu sahneleri görmek, duymak mümkün. Erkek erkli yapı, kadını hala ikinci sınıf olarak görmeye devam etmektedir.
İlahi inanca göre Peygamberin insanlara aktardığı bilgilerden biri bütün insanların eşit olduğunu anlatır. Beyaz, Zenci, Çinli, Aborjin, Kızılderili ve tüm insanlar birbirine eşittir, üstünlükleri ancak iyiliktedir. Irklar birbirine nasıl eşitse erkek ve kadın da birbirine haklar itibarıyle eşittir. Zaten birinin varlığı diğerinin varlığına bağlıdır. Hatta kadın, analık özelliği ile insan türünün devamında vazgeçilmezdir.
İnançların olgunlaştırmayı istediği ahlaki yapının bozulması ruhi bozuklukların yanında, insanların bu inançları hurafelerle karıştırmaları, yanlış gelenek ve göreneklerden kaynaklanan hatalar içinde yaşamalarından da kaynaklanır. Özüne inilmeyen bilgi sapkınlığı engelleyemez. “Bizde kadına el kalkmaz” denir amma, ahlaken eğitilmemişsek bedeni güç gösterimiz şiddettir ve biz anaların ayakları altındaki cenneti unutup, daha çok uzun süre kadınları ayaklar altına almaya devam ederiz.
“İlim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin. Ya nice okumaktır.” Diye uyarıyor koca Yunus Emre.
Kadın – erkek sağlıklı bedende, sağlıklı ahlaka sahip toplum hayatı yaşama düşüncesiyle…