O yıllarda E5 Ankara yolu, Orman İşletmesi karşısında oto sanayi faaliyete geçmiş, mobilyacılar da sanayi sitesinde yerlerini almışlardı. Bunlar iyi gelişmelerdi ama maalesef bu sektörlerde de haberleşme imkânlarının kısıtlılığı, çevre gözlemlerinin olmayışı, teknolojik gelişmelerin uygulanamayışı, üretimde makineleşmenin çok yavaş olması, vasıflı eğitimli elemanların yetersiz olması, yeterince büyümeyi sağlayamamıştı. Şehir içindeki iki kamyon karoseri imalatçısı da bu önemli gelir kapısını, muhtemelen aynı nedenlerle kaybedip kapatacaklardı.
Bir önemli gelişme ülkede sanayileşme fikrinin doğması idi. Gerede’nin en büyük talihsizliği ise Türkiye’nin sisli yıllarında kendi kabuğundan hiç çıkmaması idi, ama Gerkonsan’la kabuğun kırılmasında bir adım atılıyordu.
Kazanılan en önemli yapı Gerkonsan’dı. Ağır sanayi olarak planlanan, fabrika yapan fabrika olarak nitelenen Çelik Konstrüksiyon Fabrikası Gerede için önemli bir kazanç kapısı olmuştu. Fakat dünyadaki hızlı teknolojik gelişmeye ayak uyduramama, getirim dünyasının etkisiyle de yurtta büyüyen benzerleriyle rekabet gücünü yavaş yavaş yitirip hantal hale düşecek ve istenilen verimi sağlayamayıp kapanacaktı.
Teknolojik değişikliklerin bazılarına kendilerini yenileyerek, yeni pazarlar öğrenerek uyabilen deri sanayi ise yavaş yavaş organize olma ihtiyacı hissediyordu. Bu sanayinin paralelinde çalışan kemer imalatçılarından Giza, İpek gibi bazı üreticiler ileride Avrupa çapında söz sahibi olabilecek hale geleceklerdi.
Yeni camiden şimdiki terminale doğru giden dere etrafında Cumartesi günleri kurulan sebze pazarı artık yetersiz hale geldiğinden seksenlerin başlarında top sahasına ve bir zamanlar, Semiha Yankı ile kardeşlerinin ve ağabeyleri Cambaz Boncuk’un akrobasi gösterileri yaptığı Kadınlar Panayırı mevkiine taşınıyordu. Futbol sahası şimdiki yerinde toprak saha olarak düzenleniyordu. Burada eski bir kışla ve cephanelik olduğu söylenenen metruk binalar vardı, Zemin çimenlikti ama engebeliydi, burada 19 Mayıs Bayramında gösteriler yapılırdı. Eski top sahasında başlayan futbol turnuvaları, oluşturulan bu yeni sahada da artarak devam ediyordu. Toprak zeminde top koşturan, önceleri Kadir Solun, Osman Narin gibileri, sonraları Sarı Kemal, Kara Yusuf, Kıbır Salih, Nusret, Rindol, Ormancı Salih (rahmetli) ve Hüsnü gibi futbol yeteneklerine şimdiki imkanlar çok uzak olduğu için Gerede dışına çıkamayıp, ilerde geçmişe özlem anılarıyla avunacaklardı. Esentepe mini futbol sahası da seksenli yılların ortalarına doğru Gerede gençliğine kazandırılmasıyla spor turnuvaları ilkokullara kadar iniyordu. Sahalarla beraber o zamanın gençliği, Esentepe’de top koşturarak bütün siyasi ayrımlara rağmen sporun birleştirici vasfıyla çok güzel bir birliktelik yaşıyordu.
80 li yıllarda ilçemizdeki bir güzel gelişme konaklama sektöründeydi. Kervan Otel, 3 yıldızlı Esentepe otel, Konuk Otel, ve Gerkonsan Misafirhanesi şehre gelenlerin konaklama ihtiyacını karşılayacak durumda idi.
Beni çok gururlandıran bir anıyı Hendek İmam Hatip Lisesi’nde öğretmen olarak görev yaptığım sırada yaşamıştım. 1988’ de idi sanırım, Hendek Kız Meslek Lisesinin organize ettiği bir tiyatroda, gerçek bir morfinmanın oynadığı uyuşturucu bağımlılığını anlatan tek kişilik, çok çarpıcı bir oyun seyretmiştim. Ama benim için asıl çarpıcılık oyuncunun son konuşmasıydı.
Tamamen dolu, baraka tarzı bir salondaki oyun tamamlandığında, uzun süren alkışlara ve ilgiye teşekkür eden oyuncu, “Size bir sitemim var.” demişti Hendeklilere. “Maalesef şehrinizde konaklanabilecek bir oteliniz yok. Ankara’dan gelirken uğramıştım, buraya yüz elli km. kadar mesafede, Bolu’nun ilçesi olan Gerede var. Gidip oradaki otelleri bir görün. Her şeyi ile o küçük şehir, misafir ağırlamayı biliyor.” Demişti. O anda sanki koltuklarıma ikişer karpuz sığmıştı. Bu sözler üzerine yanımdaki arkadaşlarım bana doğru mu bu? diye sorduklarında Tabiki doğru demiştim, böbürlenerek. Memleketim Gerede beni gurur ve sevince gark etmişti.
Devam edecek…