Ömer Seyfettin’in “Mermer Tezgah” hikayesini hatırladım bir sohbetten sonra.
Hikayede Ali Usta marangozdur ama ince bir mermer tezgahta çalışır. Görülmüş duyulmuş iş değil. Her türlü işini bu tezgahta yapar. Keser sallar, tahta biçer, çivi çakar. Bir gün bir adam (Cabi Efendi) bakar atölyenin kapısından ve görür marangozla mermer tezgahın işbirliğini. Şaşırır ve sorar sen ne yapıyorsun? diye Marangoza, bu tezgah mermer değil mi? keseri vurup onu kırabilirsin der. Marangoz kendinden emin, gururla ben vurmam, kırmam, hiç hata yapmadım yapmam da diye burun kıvırır Cabi Efendiye. Cabi Efendi şaşkınlıklarla sormaya devam eder Ali Usta böbürlenerek çok becerikli bir usta olduğunu söyler, tepeden bakarak cevaplandırır.
Nihayet Cabi Efendi, bu tezgahın kırılmaması senin becerikliliğinden değil düşüncesizliğinden der. Marangoz kızar ve onu kovar. Cabi Efendi üzgün, küskün, kızgın dışarı çıkarken döner marangoza seslenir. “Usta, yarın dikkat et: keserini tam yerine yapıştıramayacaksın, mermer tezgâhı kıracaksın…”
Akşama doğru marangozun evine kızarmış bir kuzu gelir. Getiren, kuzuyu marangozun yolladığını söyler ve gider.
Akşam Ali Usta sofraya oturduğunda şaşırır ve sorar, bu nereden geldi? diye hanımına. Hanımı sen gönderdin ya der. Ali usta ile hanımı arasında kuzu kavgası Ali Ustanın uykusunun kaçmasına sebep olan bir yığın cevapsız sorular doğurur. Sabah çalışmaya giderken hala “Kim gönderi?” sorusu beynini tırmalamaktadır. Cevapsız soruların düşüncesiyle dünden yarım kalan işi tezgaha koyup keseri salladığında bir mermer parçası kırılıp yere düşer.
Kapıda beliren Cabi Efendi “Geçmiş olsun Usta, çok düşünme o kuzuyu ben gönderdim, seni biraz düşündürmek için. Der ve devam eder; “Dünyanın düzenini bozmaya kalkma. Marangozun tezgâhı, kalastan olur. Simdi kırdığın şu mermeri hemen kaldır; yerine ahşap bir tezgâh koy!”
Keseri vuracağımız tezgahı doğru seçip, kalpleri kırmadan, iyi düşüncelerle doğru yollarda yürümek temennisiyle…