Bebeklerimiz bakmayı öğrendiği anda TV ekranlarındaki reklamları izlemeye başlıyor. Ardından çocuk kanalları, animasyonlar diziler… Sanki birer ekran kolikler. Biraz daha büyüyünce bilgisayar, tablet, cep telefonları oyunları ekleniyor. Hiç tanıştırmasam olmuyor. Tanıştırdığın anda kendilerini alamıyorlar. Pedegoklarda henüz neler olup bittiğini biliyor değiller. Yine de disiplini elden bırakmadan bir program dahilinde izin vermek gerekiyor galiba!
Görünen o ki ekran ve internet dünyası yavrularımızın tüm alakalarını hapsetti. Doğal ortama (sokak, diğer canlılar, doğa…) ilgisiz bir çocukluk dönemi yaşanmakta… Sonu meçhul…
Albert Einstein 5 yaşındayken eline geçen pusula ibresinin nasıl olup ta hep aynı yönü gösterdiğine hayret etmiş uzun süre nedenini düşünmüş. İçine kapanık okulla arası pek iyi olmayan bir öğrenciymiş. 12 yaşları civarında oklid geometrisine merak sarmış liseye de amcasının zoru ile devam etmiş. Kendi özelliğini şöyle ifade eder, ‘’Küçüklüğümden başlayan çocuksu merakım ömrümün sonuna kadar devam etti.’’ Der. Soyut düşünme konusunda öğrencileri zorlayan bir matematik vardır. Onu da söz de anlaşılabilir yapmak adına iyice oyuna çevirdiler. Konular sanki kağıt katlama öğretilir gibi adım adım etkinliklerle işlenir olmuş. Düşünme ortadan kalmış, ifrata kaçılmış bence. Ve bu şekilde matematik öğretilemez soyut düşünmenin öğretildiği bir ders yok artık.
Sonuç birkaç yıl sonra görülecek.